İnsan bazen yaşamın kıyısında ölesiye bir arayış ve çırpınışın içinde bulur kendisini. Yaşanan acıların dayanılmazlığı, hissedilen ağırlığıdır bu.
Karın yağmadığı, güneşin doğmadığı, rüzgârın esmediği bir garip mevsimsizlik hâli… Bir garip iç yangını.
Kuytuda bir kadın yerde yatıyor. Hareketsiz. Üstü başı kan içinde. Hangi yaraya elini koyacağını bilemiyor. Yanıbaşında bir çocuk tarazlanan sesiyle annesine sesleniyor.
İnceden bir yardım çığlığı… Yer yer kesilen, ama hep devam eden bir ağıttır bu.
Yerde, çocuğunun gözleri önünde çırpınan yürek bir süre sonra hareketsiz kalıyor.
Kocası tarafından katledilen bir eş, abisinin vurduğu bir kardeş, alışkanlıklarımızın sıradanlığı arasında unutulup giden bir isimdir yerde yatan!
***
Kocasının attığı iftira nedeniyle 1986 yılında taşlanarak öldürülen İranlı Soraya’nın öyküsünü konu alan “Soraya’yı Taşlamak”, filminde şöyle bir diyalog geçiyor…
– Soraya, akıl baliğ iki erkek tarafından suçlanıyorsun; anneliğe ve karılığa yakışmayan ameller işlemekle suçlanıyorsun. Masum olduğunu kanıtlayabilir misin?
– Masum olduğumu nasıl kanıtlayabilirim ki? Beni suçlayan onlar, suçumu onlar kanıtlasın.
– Bir koca karısını itham ederse… Suçsuzluğunu kanıtlamak vazifesi kadına düşer. Şayet kadın, kocasını itham ediyorsa… O durumda da kadın, kocasının suçunu ispat etmelidir.
– Ortada ciddi bir suç var. Bir kocaya karşı, bir babaya karşı, iki oğluna karşı, tüm köye karşı işlenmiş bir suç var. Ve İslam’a karşı işlenmiş bir suç!
İstismara uğrayan, şiddet gören, acımasızca öldürülen bütün kadınların hikâyesi bu tabulaşmış önyargılar ve geleneksel kabullere göre yaşayan anlayışın dimağında yazılıyor.
Kimi yerde taşlayarak, kimi yerde asarak, kimi zaman asitle yakıp, kimi yerde tecavüz ederek bu laneti sürdürüyorlar.
Bu iklimde değişen tek şey ise “kurbanın” ismi oluyor.
***
Farkında olmasak da hemen her gün onlarca kadının canına mal olan lanetlenmiş hikâyenin kurbanları, yahut tanığı oluyoruz.
Kadın sesinin bir ağıt gibi yankılandığı bu topraklarda, bütün her şey kadınları baskı altında tutmak, sindirmek ve kadınlara inanmamak üzerine kurgulanmış.
Erkek şiddeti bu şekilde tahkim edilmiş.
Aklın edimlerinin gözardı edildiği, kaba kuvvetin acımasızca uygulandığı böylesi durumlarda, eşitler arası mücadele olmadığı için ezilen, sözü eksik kalan, son kertede “kırılan” kadınlar oluyor.
***
Ölenin kimliği üzerinden ölümün haklılığına inanan insanların olduğu bir toplumda, kadınların şiddetin nesnesi haline gelmesine şaşırmamak gerekir aslında.
Bunun bir yönü bayağılık ve sıradanlık olsa da, diğer bir yönü geleneksel kabullerle ve burjuvazinin oluşmamasıyla ilgilidir bana göre.
Öyle ya yaşam koşullarının sınırlı olduğu, eğitimin uğramadığı taşradaki erkeğin kadına bakışı ile, “ünlü” diye tabir edilen, yaşam kalitesi yüksek, eğitim olanaklarına erişebilen, ilgili olduğu ölçüde dil bilen erkeğin bakışı arasında sadece nüans farkı var.
Toplumun en alt kademesindeki “sıradan” erkek de, en üstteki “ünlü” erkek de kendisini ifade etme biçimi olarak şiddeti seçiyor.
Avrupa’yı tüketim modeli üzerinden taklit etmek ile kültürel birikimiyle, davranış biçimiyle “kentli” olmak arasındaki büyük farkı işte tam da bu noktada görebiliyoruz.
Batıdaki dönüştürücü kent toplumunun aksine bizdeki burjuvazi daha çok şekilseldir. Entelektüel birikimi esas alan, bilimin ışığında toplumun aksayan yönlerine el atan, dönüştüren, iyileştiren bir role sahip değildir.
Haliyle toplumun tamamında erkek şiddetinin kurbanı oluyor kadınlar.
Bu noktada eylemselliğe yeni bir soluk getirmek gerekiyor.
Toplumun birbirini kollayan erkekler yumağı olduğu bir yerde, kadın dayanışmasının daha geniş bir yelpazede “vicdanlı insanlar dayanışmasına” dönüşmesi elzemdir.
Aksi halde bu kalıplaşmış, taşlaşmış anlayıştan korunma çabaları, sonu gelmeyen kadın cinayetleriyle, yer yer kesilen ama hep devam eden bir ağıt gibi yankılanır durur.
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.
Kadınlara şiddeti böylesine içtenlikle anlatan yüreğin var olsun can Arat. Nolur Gülistan Doku için de yaz 🙏