Çin’deki araÅŸtırmacılar, 800 ila 900 bin yıl öncesindeki bir dönemde modern insanların atalarının yok olma noktasına geldiÄŸini ve yeryüzünde 1280’den az üreme çağındaki kiÅŸinin kaldığını öne dürdü.
Bunun sebebi olarak araştırmacılar, o dönemde iklimde meydana gelen ciddi bir değişikliğe işaret etti.
Nüfusun yeniden toparlanması 100 bin yıldan fazla sürdü.
Bilim insanları, “Ä°nsanların atalarının yaklaşık yüzde 98,7’si bu darboÄŸazın baÅŸlangıcında kaybedildi, bu da atalarımızı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı” diye yazdı.
Bağımsız araştırmacılar, Şanghay Beslenme ve Sağlık Ensitüsü’nde yürütülen araştırmanın sonuçlarını tamamen reddetmiyor. Ancak, sonuçların diğer kanıtlarla örtüşmediğini söylüyorlar. İnsan nüfusunun yok olmaya yaklaşmasının Afrika’daki belli bölgelerle sınırlı kaldığını söyleyen araştırmacılar var.
Aynı gün yayımlanan baÅŸka bir makalede, British Museum’dan Nick Ashton ve Londra’daki DoÄŸal Tarih Müzesi’nden Chris Stringer, bu süre zarfında Afrika ve Avrasya’da insan yerleÅŸiminin devam ettiÄŸini gösteren alanların bir listesini hazırladılar.
On yıllar boyunca bilim insanları halen hayatta olan insanların genlerini analiz ederek türümüzün tarihini anlamaya çalışıyor. Araştırmaların tümü, biyolojimizin aynı temel gerçeklerinden faydalanıyor: Her bebek düzinelerce yeni genetik mutasyonla doğar ve bu mutasyonların bazıları binlerce, hatta milyonlarca yıl boyunca aktarılabilir.
Bilim insanları, DNA’daki genetik varyasyonları karşılaÅŸtırarak, dünyanın farklı yerlerinde yaÅŸayan, baÅŸka yerlere göç eden ya da birbirleriyle çifteleÅŸen eski popülasyonlara kadar, insanların atalarının izini sürebiliyor. Hatta tarihin farklı dönemlerindeki bu popülasyonların büyüklüğünü bile tahmin edebiliyorlar.
DNA dizileme teknolojisi geliştikçe, bu çalışmalar da ilerledi. Bugün bilim insanları farklı popülasyonlardaki insanların tüm genomlarını karşılaştırabiliyor.
İnsan genomu, hücrelerimizin çekirdeğindeki 23 çift kromozomda bulunan yaklaşık 3 milyar baz çiftinden oluşur. Bunların her biri binlerce veya milyonlarca yıl boyunca aktarılır ve tarihimizin geniş bir kaydını oluşturur.
Bu tarihi okumak için araştırmacılar artık, insan evrimini daha gerçekçi bir şekilde modelleştirebilmek için gereken çok sayıda hesaplamayı gerçekleştirebilen güçlü bilgisayarları kullanıyor.
AraÅŸtırmayı yürüten Åžanghay’daki Çin Bilimler Akademisi’nde evrimsel genom bilimi araÅŸtırmacısı olan Haipeng Li ve meslektaÅŸları, evrimi yeniden tanımlama amacıyla kendi yöntemlerini oluÅŸturmak için on yıldan fazla zaman harcadılar.
AraÅŸtırmacılar yönteme FitCoal (Fast Infinitesimal Time Coalescent’in kısaltması) adını verdiler. FitCoal, bilim insanlarının tarihi ince zaman dilimlerine ayırmasına olanak tanıyarak, aylara bölünmüş bir milyon yıllık evrim modeli oluÅŸturmalarına olanak tanıyor.
Bilim insanları, bu dönemden önce atalarımızın popülasyonunun yaklaşık 98 bin üreme çağındaki bireyden oluÅŸtuÄŸu sonucuna vardı. Daha sonra bu rakam 1280’in altına düştü ve yeniden artmadan önce 117 bin yıl boyunca bu rakamda kaldı.
Araştırma, halen hayatta olan 3 binden fazla insan üzerinde yapılan genom çalışmasına dayanıyor.
Dr. Hu ve meslektaşları, nüfustaki büyük azalışa küresel iklim değişikliğinin yol açtığını ileri sürüyor. Bununla ilgili olarak, bu dönem sırasında gezegenin daha soğuk ve daha kuru hale geldiğine dair jeolojik kanıtlara işaret ediyorlar. Bu koşullar atalarımızın yiyecek bulmasını zorlaştırmış olabilir.
Roma Sapienza Ãœniversitesi’nden antropolog ve araÅŸtırmanın kıdemli yazarlarından Profesör Giorgio Manzi ve meslektaÅŸları, bu dönemde hayatta kalmanın zorluÄŸunun, modern insanların ve kuzenlerimiz Neandertaller ile Denisovalıların ortak atası olduÄŸuna inanılan yeni bir türün, Homo Heidelbergensis’in ortaya çıkışını tetiklemiÅŸ olabileceÄŸine inanıyor.
Homo Sapiens’in yaklaşık 300 bin yıl önce ortaya çıktığı düşünülüyor.
Kaynak: BBCÂ