Deniz Zengin
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Söğüt dünkü yazısında,
“Taciz bir vajinayla doğduğu anda başlar. Memeleri çıkmaya başladığında artar. Regl olduğu gün ayyuka çıkar. İlk fiili tacizini kadın, bakireliğine dikilen gözlerde yaşar. Sonra o aynı gözler kadınlığına dikilir. Memelerine, kalçalarına, gülüşüne, isteklerine, heveslerine… Kimle seviştiğine… Kimle sevişmediğine… Kimi doğurduğuna, neden doğurmadığına, neden doğuramadığına… Nasıl bir anne olduğuna… Sadakatine, cefa ve vefa çıtasına, namusuna, tahammülüne… Nasıl yaşlandığına hatta nasıl öldüğüne kadar tacizler uzar gider.” ifadeleriyle düşüncelerini dile getirdi. Gazete Davul olarak gündeme dair sorularımızı yönelttik.
Şimdi gelin Mine Söğüt’e kulak verelim..
Gazete Davul: Sosyal hayatın içinde olaylara eril ve dişil kimliklerimizle bir kafesin içinden belli bir kalıba girerek baktığımızı düşünüyor musunuz?
Buna mecbur bırakıldığımızı düşünüyorum. Adaletin olmadığı yerde kendi adaletimizi aramak zorunda kaldığımız için düştüğümüz bir kuyunun derinlerinde, başka adaletsizliklerin üremesine fark etmeden neden ola ola..
Gazete Davul: Taciz edildiği için intihar eden, tacizi ifşa edildiği için intihar eden… Bu iki ölümü kin ve nefret duygularımızdan sıyrılıp nasıl değerlendirmeliyiz?
Şiddetin şiddet doğurması olağan. O yüzden en ağır şiddet karşısında bile şiddet karşıtı aklı ve vicdanı korumak gerekiyor. Meseleleri köküne inmeden ve tabuları devirmeden çözmekle yetindiğimiz sürece kin ve nefret duygularının rehberliğinden sıyrılmak mümkün değil.
Gazete Davul: Toplum şu an geldiği nokta itibariyle siyasi bir baskı hissediyor ve hem siyasi, hem de toplumsal meseleler açısından zorlu bir dönemden geçiyoruz. İktidarın söylemleri kadına şiddeti meşrulaştırıyor mu?
İktidarın söylemlerinden de öte geçerli ahlak kadına şiddeti meşrulaştırıyor. O yüzden ahlaka mercek tutmak ve etik üzerine çok kafa yormak gerekiyor.