Hak ihlallerini gündeme getirmek, tartıştırmak ve çıkış yolları aramak ve bulunmasına yardımcı olmak için Gazete Davul ile yola çıkmaya bu yazıyla başlamış olduk.
Gazete Davul’un çıkarılmasında emeği geçen herkesin yazan, çizen tüm arkadaşların yolu açık olsun.
Hak ihlallerini gündeme taşımak, çıkış yolları aramak ve bulunmasına yardımcı olmak; bu işin pek de kolay olmadığı bir zaman dilimindeyiz. Ağır siyasi ve toplumsal baskılar altında yaşayan bir ülkede hiç kolay olmasa da ısrarla bu çabayı göstermek durumundayız.
Zira neredeyse tüm alanlarda hak ihlallerinin zorbaca yapıldığı günlerden ve yıllardan geçiyoruz.
İnsan hak ve özgürlükleri alanından tutun da siyasi ve toplumsal haklara varıncaya kadar çetele tutsak, buradan ta Fizan’a yol olur.
Düşünce ve ifade özgürlüğü alanında diktatörlükle yönetilen ülkeler seviyesine kadar inen Türkiye, bu alanda Botswana gibi Afrika ülkelerinin de gerisinde kaldı.
Bilim insanları, gazeteciler ve muhalif siyasiler üzerinde sürdürülen siyasi baskılar ve hukuksuzluk şiddetini eksiltmediği gibi kimin başına “nerede ne iş gelecek” hiç belli olmayan kara günlerden geçiyoruz.
Muhalefet partilerinden seçilmiş tüm milletvekilleri ile belediye başkanlarının tamamı tehdit altında bulunmaktadır.
Özellikle HDP’li iseniz bu tehdit cebren ve hile ile her an başınıza bir hukuksuzluk olarak aniden gelebilir.
HDP’nin kazandığı 65 ayrı belediyenin 51’ne iktidar zorbaca el koydu. 24 Haziran genel seçimlerinde 67 milletvekili ile Meclis’e giren HDP’nin bugün Meclis’te 58 milletvekili kaldı. 9 milletvekili ya cezaevinde ya da iktidar tarafından meclisten atılmış durumda…
Selahattin Demirtaş artık bu hukuksuzluğun en bilinen örneği olarak karşımızda duruyor.
Osman Kavala bir başka hukuksuzluğa ve alçaklığa uğratılmış bir örnek insan, hakkında AİHM kararı olduğu halde tahliye edilmeyerek adeta rehin tutuluyor.
Hapiste tutulan bir diğer acı örnek, Ahmet Altan…
Ahmet Altan üç köşe yazısı yüzünden, emsallerine göre bindirilmiş, cezalar verilerek hapiste tutulmaya devam ediliyor.
Dünyaca bilinen bir yazar ve gazeteci olan Altan’ın dosyasının Yargıtay’da neden hala inceleme yapılmadan bekletildiği ayrı bir sorun kaynağı oluşturuyor.
Hak ihlalleri sorunun son örneği de barolar…
İktidar baroların seçim ve kurumsal yapısını, anayasa ve yasalara rağmen, bozmak ve kendi siyasi gücünü tahkim etmek istiyor. Barolar bu kazanılmış haklarını korumak için yurdun dört bir yanından Ankara’ya yürüyor.
Yine bu yazıda bir başka kazanılmış hak ihlalinin hazırlıklarına değineceğim.
Kıdem tazminatı hakkı…
Kıdem tazminatı hakkı, ta 1936 yılından bu yana işçi hakları arasında kabul edilen kazanılmış bir haktır.
Kıdem tazminatı işçiler için zor günlerin hep bir güvence kaynağı olagelmiştir.
Zaman içerisinde kimi olumlu olumsuz değişikliğe uğratılmış olsa da günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir.
Son olarak 12 Eylül darbesiyle kıdem tazminatı gün sayılarının sözleşme yolu ile arttırılamayacağının yanı sıra kıdem tazminatı ödemelerinde tavan sınırlandırılması getirilmiştir.
2003 yılında yenilenen 4857 sayılı iş kanunda ise aynen korunan kıdem tazminatı hakkı işçiler için günümüze kadar gelen bir hak ve bir güvence olmaya devam etmiştir.
Kıdem tazminat işçiler için halen bir yıl ve aşan sürelerin karşılığında 30 günlük ücreti tutarında ödenmesi yasal olan zorunlu bir haktır.
Aslında kıdem tazminatı fonu tartışmaları 2000’li yılların başından beri gündem tutulan bir konu olageldi. 2003 yılında yeni iş kanuna kadar fon üzerinden yapılan tartışmalar bir sonuç vermeyince konu buzluğa kaldırıldı.
Daha sonra dönem,dönem gündeme getirilmiş olsa da sosyal taraflar arasında bir anlaşma sağlanamadı.
Peki, iktidar işçileri ve sendikaları karşısına almak pahasına neden bu konuda hala ayak diriyor.
Nedeni KOBİ’ler ve onları temsilen de TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği)…
TOBB, adeta hükümetin üçüncü ortağı gibi…
TOBB, hükümete “kıdem tazminatı yükünden kurtar bizi” diye baskı yapıyor. KOBİ’ler demek, aşağı yukarı, toplam işletmelerin %99’undan fazla işletme demek..Toplam işçilerin 3/2’den fazlası da KOBİ’lerde çalışıyor.
İşçiler açısından haliyle en yaygın hak ihlalleri de KOBİ’ler de oluyor.
İş kazaları, iş yasası ihlalleri ve işçi sağlığı güvenliği sorunlarda özellikle küçük işletmelerde çok sık görülüyor.
Kıdem tazminatı hakkından mahrum bırakılan binlerce işçi de bu işletmelerde ömür tüketiyor.
İş mahkemelerinde en fazla dava dosyası (%80) kıdem tazminat hakkının ihlallerinde bu nedenle oluşuyor.
TOBB dışında büyük sanayici ve işverenlerin kıdem tazminatı sorunu veya fon kurulması gibi bir talepleri bulunmuyor.
Çünkü kendi şirket ve bankalarında kendi fonlarını kurmuşlar ve ödemelerini bu fondan sağlıyorlar.
TOBB ise mealen şunu demek istiyor; “Sen benim sırtımdaki bu yükü hafiflet sen de devlet olarak kazan, ben de kazanayım.”
“ Ekonomiyi büyüterek ben para kazanayım, sen de seçimleri kazan” gibi bir denklem üzerinden konuya yaklaşılıyor.
İşte şimdi yine yeni bir fon taslağı ile konu yeniden gündeme getirildi.
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi…
“Yine bir fon kurulacak ve bu fona işveren işçilerin aylık maaşlarının %5.3’nü kıdem tazminatı olarak %3’nü de emeklilik payı olarak aktaracak.Bunun anlamı mevcutta işverenler bir hizmet karşılığı 30 günlük ücret öderken bu ödeme şimdi 19 güne düşürülecek.”
Taslak pakette kısaca başka neler var:
60 yaşına kadar prim öderseniz toplam birikiminizin ancak %25’ini alabileceksiniz.
60 yaşından önce evlenme,ev alma veya ağır hastalık nedenleriyle birikiminizin ancak % 10’nu alabileceksiniz.
Eğer 75 yaşına kadar ki (ülkede ortalama ömür 72 yıl) yaşarsanız birikmiş paranızın tamamını alabileceksiniz.
60 yaşında emekli olduktan sonra (ki bu yaşa kadar işten atılmadıysanız) birikmiş paranızı size 15 yıl taksitle her ay emekli maaşınızla birlikte ödenecektir.
Eğer 65 yaşında vefat ederseniz geri kalan 10 yıllık ödeme devlete kalacaktır. Yok, kanuni mirasçılarınız varsa size ödenen para %25 kesintiye uğratılarak hak sahibine ödenecektir.
Bu fondaki para hangi finansal araçlarla korunup, arttırılacak? Eğer faiz ise faiz, % 8’ler de öte yandan reel enflasyon % 30’ların üzerinde…
Fonu kim nasıl yönetecek?
Bundan önce batırılan fonlar gibi mi olacak?
Bunların hepsi ayrı bir dert ve baş ağrısı yaratacak sorunlar…
İşin özeti iktidar ve TOBB işçilerin kazanılmış bir hakkına daha el atarak geri almak istiyor.
Sendikaların ve işçilerin bu haksızlığa geçit vereceğine inanmak istemiyorum.
Ancak dur bakalım, neler olacak?
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.