Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya’nın müze statüsüne sokulmasını öngören 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını oybirliğiyle iptal etti. İptal kararının ardından, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 24 Temmuz 2020 Cuma günü, Cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açacaklarını duyurdu.
Ayasofya’nın ibadete açılmasını ve Danıştay kararını Gazeteci Hayko Bağdat, Davul’a değerlendirdi.
Hayko Bağdat, kararın Türkiye’ye ve dünyaya verdiği mesajlar yönüyle ikiye ayrılıp, değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin geçmişte izlediği katliam politikalarıyla bulunduğu coğrafyada en az Hristiyan nüfusuna sahip İslam ülkesi olduğunun altını çizen Bağdat, şunları söyledi;
“Türkiye’deki Hristiyan nüfusu Atatürk Stadyumunu doldurmayacak kadar az sayıda. Dolaylısıyla, Ayasofya’nın ibadete açılmasının ve Danıştay’ın verdiği kararın, muhatabı Hristiyanlar değil, içerideki Atatürkçü Kemalistlerdir. Kemalistler de bu durumu kabullenmiş, hatta geneli durumdan memnun kalmıştır. Bunun Kemalistler açısından bakıldığında karşılığının Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkmaktan farkı yoktur. Gezi Parkı eylemleri tam da bu zihniyete karşı durmak için yapılmıştır. İktidarın Gezi Parkı eylemlerinden ya da direnişinden rahatsız olmasının sebebi de bundandır. O gün yapamadıklarını Ayasofya kararı üzerinden bugün gerçekleştirmişlerdir.”
Cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkan Muharrem İnce, Ayasofya’da kılınması planlanan namaza davet edilmesi halinde gideceğini açıkladı. Hayko Bağdat, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Öncesinde yazdığı “Muharrem İnce’ye oy veren vatan hainidir” başlıklı yazısından ötürü bir kesim tarafından eleştirilmişti. Bu hatırlatmamız üzerine Bağdat, “Muharrem İnce konusunda ikinci bir yazı yazmaya, söz söylemeye gerek yok. İlk yazıda gereken her şeyi söylemiştim” dedi.
KILIÇ HAKKI SÖYLEMİNİN KARŞILIĞI YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya’nın açılışı ile yaptığı “kılıç hakkı” çıkışına da değinen Bağdat, bunun barbarlık, vahşet ve katliamlarla açıklanamayacağını vurguladı.
“Karar da, karar sonrası açıklamalar da, gayri medeni bir tavrı göz önüne seriyor. Medeni dünyada ‘kılıç hakkı’ gibi bir söylemin karşılığı, yeri yok. Erdoğan bu çıkışı ve politikası ile içeride ve dışarıda bir pozisyon belirlemiştir. Bize derinliğini gösteriyor ve ‘ben bu çukurdayım’ diyor. Diğer yandan da Cüneyt Arkın filmleri gibi MHP tabanında bu durum “Allah Allah” nidaları ile karşılık buluyor. Zaten varlığını hissettiren faşizm yükseltiliyor, yükseliyor.”
DAİŞ AKLINI MEŞRULAŞTIRIYOR
“Bu kararın dış dünyadaki karşılığına baktığınızda artık diktatör olarak varlığını hissettiren ve tanımlanan Erdoğan, aldığı kararla ve rayından çıkmış dikta yönetimi ile DAİŞ aklını meşrulaştırıyor.
Bundan kısa süre önce Erdoğan, İspanya ile beraber ‘Medeniyetler İttifakı Eş Başkanlığı’ yapıyordu. İzlediği siyaset, aldığı kararlar medeniyetten ne kadar uzak olduğunu da gözler önüne serdi.
Çoktandır Erdoğan’ın diktatör olduğunu kabul eden ve ona göre bir siyaset belirleyen Avrupa da bu diktatör ile nasıl bir politika yöneteceğine bakacak. Onu nasıl kullanacağını belirleyecek.
Danıştay kararının hemen Öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığının Sputnik’e yaptığı bir açıklama vardı. Rusya, Türkiye’nin Ayasofya’nın Hristiyanlar için de ibadete açılacağını, kullanılacağını belirterek garanti verdiğini söylemişlerdi. Danıştay kararı bunun arkasından geldi. Rusya’ya garanti verildi.”