Dr. Deniz Zengin
Sanki hayatın tanımlanmayan bir parçası var. Müzik ise o tanımlanmayan hayat boşluğunu dolduruyor. Yaşadığımız her eylemi, her duyguyu içine katıp, hatıra tutucu gibi işlev görüyor. Dinleyicisiyle kurduğu samimi bağ ve geniş repertuvarıyla istisnai bir piyanist olarak öne çıkan Gülsin Onay Dünya Müzik Günü konuğumuz.
Beş kıtada, 80 ülkede verdiği konserlerle büyük övgüler alan uluslararası kültür elçimiz Gülsin Hanım, piyanoya 3,5 yaşında başladı. 6 yaşında ilk resitalini İstanbul Radyosu’nda veren, Ahmet Adnan Saygun ve Mithat Fenmen’in öğrencisi olan, “Harika Çocuklar Yasası” ile Fransa’ya gönderilen Onay, bir yılda mezun olduğu Paris Konservatuvarı’nın ardından eğitimine Almanya’da devam etti. Avrupa’da Liszt, Busoni, Yves Nat, Cortot gibi ekol yaratan büyük müzisyenlerden eğitim alan hocalarla çalışan sanatçı, böylece bu özel müzisyenlerin müzik torunları arasındaki yerini aldı.
Usta piyanist Gülsin Onay’n “Ay Işığı” başlığını taşıyan ikinci Beethoven albüm şimdilerde Lila müzik’ten yayınlandı. Albümün CD’si müzik marketler ile Cihangir Opus 3a’dan satın alınabiliyor. Gülsin Onay, dünya ve sanat ortamının zor zamanlardan geçtiği pandemi döneminde de müzik severleri yalnız bırakmadı. Eşsiz yorumuyla sevenleriyle çevrimiçi buluştu. Bugüne kadar pek çok piyaniste eğitimlerinde yeni kapılar açan Gülsin Onay röportajı sizlerle..
Siz bir aşk Kadınısınız. Büyüleyici yeteneğinizin yanında çok derin bir aşk ile piyano ile bağınız var. Sizi seyrederken ne yorgunluk ne de başka problem gözlemlemiyoruz. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Bestelere yeni bir ruh kazandırmaktaki kışkırtıcı ilham kaynağınız nedir?
Sanatın müzik dalı ile içten bir şekilde uğraşan çoğu insanın ruhunun, kalp gözünün geliştiği ve daha zarif olduğu gerçeğini göz önüne alarak yaptığınız tespiti doğru buluyorum. Büyük filozof Platon’un akademia’sının temel derslerinden biri olan müzik için bir diyaloğunda şöyle diyor: “Müzik en önemli eğitim aracıdır. çünkü ritim ve melodi ruhumuzun derinliklerine kadar sokularak bizi çepeçevre sarar, ona soylu davranış kazandırır. İnsan doğru bir müzik eğitimi almışsa ruhu da güzelleşir aksi halde tersi olur. Layıkıyla müzik eğitimi almış bir insan sanattaki ve doğadaki hatalarını ve eksiklerini en dikkatli kişi olarak bir bakışta sezeceği için de güzel şeyleri sevip övme ve ruhunu onlarla besleme imkânı bulup kendisini de güzelleştirir, kusursuz biri olur.”
Tıpkı Platon’un ifade ettiği gibi müzik, ruhun ve aşkın gıdasıdır. Lavanta tarlaları üzerinde süzülen tatlı, serin bir esinti gibi müzikle enerji buluyorum, bana sağladığı harika atmosfere ruhum yansıyor. Hakikaten çalarken bir taraftan benliğim yaşıyor. Besteler beni hem mesleğe hem dinleyicilerime bağlıyor, bağ kurmamı sağlıyor. Bu karşılıklı pozitif döngü ilham kaynağım oluyor. Hiç bitmeyen bir taze aşk notalar, sesler, armoniler, dinleyiciye hakim olan atmosfer. Muhteşem bir dünya. İlham kaynağım müziğin kendisi ve hakikaten başlı başına bir büyük aşk.
Günlük çalışma rutininizi sosyal medyadan takip ediyoruz. İlham veren bir enerjiniz var. Siz hem yetenekli hem çalışkansınız. Konserlerden konserlere çok farklı ülkelere gittiğinizi görüyor. Bodrum-İngiltere arasında renkli bir hayat yaşadığınıza şahit oluyoruz. Yetenek mi çalışmak mı? Bir müzisyen olmak için müzik yeteneği dışında, hangi beceri ve yeteneklere ihtiyaç var? Genç müzisyenler yollarını nasıl bulmalı?
Yetenek ve çalışma ikisi de çok önemli. İkisinin arasındaki dengenin akıllıca kurgulanması gerekiyor. Çalışmak ama zeka kullanılarak ve mutlaka belirli bir plana, sisteme göre disiplinli bir şekilde olmalı. Sadece rutin çalışma değil. İlgi ve yetenek varsa başarı da yanında gelir. İnsan yeteneği ve ilgisi olmadığı bir şeyi yapmak ve başarmak istemez. Yaratıcı bir çalışma olması önemli. Öğrencilerime de söylerim; tekrar ederek, baştan sona tekrar tekrar çalışmak için de planı ele almak gerekiyor. Bütün içinde detayları çalışırken, bütünü de unutmamak lazım. Bir büyük bir mimari içinde detaylarda kaybolmadan hem detayları hem büyük mimari göz önüne alınarak yapılmalı diye düşünüyorum. Temel pek çok yeteneğin yanında duyguları da katıp yaşayarak, hissederek, severek ve merakla yapmak önemli. Mesela ee besteci hakkında daha neler yazmış, ne eserler yaratmış, müzik dünyasında neler var? Yani bütün bunları sadece çalıştığı eser için değil, bütün bir bütün olarak ele almak çok güzel olur.
Onun dışında da bir hedef belirlemek önemli ama bir yıldız olacağım, meşhur olup büyük kariyer yapacağım gibi değil. Örnek vermek gerekirse; ‘Önemli bir kariyerim olmalı’ hedefi yerine ‘müziğin en derinine inip en mükemmeli, elimden ne gelirse en iyisini yapmak istiyorum’ diye bir hedef kendi potansiyelinin en üst düzeyini yakalatır. ‘Nasıl bir kariyerim olacak?’ sorusunu ikinci planda düşünmek lazım.
Hayatınızda piyano ve sanat olmasaydı Gülsin Onay hangi meslekte, nasıl bir profili tercih etmiş olurdu?
Piyano, müzik ve sanat hayatımda olmasaydı Tiyatroyu seçerdim.. Tiyatro ile çok küçükken tanıştım. İlk tiyatro temsiline gittiği an vurulmuştum. Paris’teki öğrenim yıllarımda amatör bir gruba katılarak tiyatro çalışmaları yaptım. Güzel rollerde ve başrollerde yer aldım. Bizim grup amatör olarak çok ilerleyince turne teklifleri geldi ve hepsine katılamayacağımı anladım. Onun için ayrılmak zorunda kaldım. Bu durum hem gruptaki arkadaşlarımı çok üzüntü hem ben büyük eksiklik hissettim. İki kariyeri birlikte yürütmek mümkün değil. Aynı zamanda Tıp ilmi, matematik çok ilgimi çekiyordu.
Oğlunuz Erkin Onay ile ilk konserinizi ne zaman verdiniz? Anne-Oğul sahnede olmanın heyecanını bizimle de paylaşabilir misiniz?
Oğlumla ilk konserimi onun profesyonel olarak kemancı olma kararından sonra verdik. Bu karar beni çok mutlu etmişti, birlikte çalmaya başladık. İlk konseri hatırlamıyorum, hep birlikteydik ve çok konserlerimiz oldu. Ankara festivali’nden, Almanya’dan, İngiltere’den, Hindistan’dan Brezilya’ya kadar pek çok ve pek çok ülkede birlikte konserler verdik . Chaikovsky Trio ile 2020 yılı Eylül ayında 17. Gümüşlük Klasik Müzik Festivalinde, genç yaşta kaybettiğimiz Benyamin Sönmez’e adadığımız harika bir kapanış konseri oldu. Bu anlamlı konserde oğlumla duygularımızı müziğin iyileştirici, birleştirici gücü ile paylaştık.. Oğlumla böyle bir anma konserinde çalmak benim için çok etkileyiciydi. Oğlumla çalarken inanılmaz bir haz, mutluluk hissediyorum, çok farklı bir duygu. Sanki müzik aracılığıyla sohbet ediyormuşuz gibi ve hep şükrediyorum. Böyle bir güzelliği yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
“Ay Işığı” ismiyle yeni bir albümünüz yayımladı. Albümde müzikseverleri neler bekliyor?
Çocukluğumdan beri inanılmaz derecede severek çaldığım, aynı zamanda benden de dinleyicinin duymak istediği bir muazzam eser Ay Işığı Sonatı. Albümde Ludwig van Beethoven’ın Ay Işığı Sonatı, Veda Sonatı ve Op. 109 Sonatı’nı müzikseverlerle paylaştım. Albüm, Kadıköy Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçti. 2020 yılında, Beethoven’ın 250. doğum yılı kapsamında Süreyya Operası’nda, Beethoven Yılı açılış ve kapanış konserlerini vermiştim. Her iki konser programını da kaydederek bestecinin görkemli müzik dünyasını müzikseverlerle buluşturmak istedik. Müzik severler dijital platformlardan dinleyebilir.
Yaz mevsimi konser takviminiz nasıl? Pandemi sürecinde kısıtlı sayıda seyirci ile konserler verdiniz. Online seyirci buluşmaları gerçekleştirdiniz. Sevenlerinizle buluşma mekanlarınızı paylaşır mısınız?
Yaz mevsimi çok yoğun geçeceğe benziyor. Portekiz Turnesi var. Bir festival kapanışı, bir festival yarışma açılışı olacak. Lizbon’daki büyükelçiliğimizde bir konser vereceğim. Türkiye’ye döndüğümde Kadıköy Belediyesinin yeni bir müzik festivaline katılacağım. Temmuz ayında Almanya’ya gideceğim. Orada dördüncü kez yer alıyorum. Dünya çapında bir piyano yarışması olacak. Bremen Uluslararası Piyano yarışmasında jüri üyesiyim. Onun ilk elemeleri çevrimiçi yapıldı. Şimdi final ve ödül töreni olacak. Konser için 10 gün orada bulunacağım.
Ardından gelip Muğla’nın Bodrum ilçesinde bu yıl 18. düzenlenecek olan Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivalimizin açılış konserini Nisan Ak yönetiminde Ancyra Ensemble ile yapacağım. Bu yıl kadın müzisyenlerden oluşan bir orkestra olacak. Tarihi antik taş ocağında, taşta ve suda/kumda konseptleri altında klasiğin yanı sıra birçok farklı müzik türünü de içinde barındıracak.
Eylül ayında İtalya’da bir festivalde konserim olacak. Yoğun çalışmalar, konserler, seyahatler bu şekilde. Programlar açık havayla kısıtlı da olsa farklı mekânlarda dinleyicilerle buluşmak hepimiz için çok çok önemli. Ben çevrimiçi konserlerle sosyal medya aracılığıyla dinleyicilerle buluşmaya devam ettim. Bu şekilde farklı bir dinleyiciye ulaşmakta hepimiz için çok güzel aslında. Bir taraftan yaratıcı bir şey.