6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarının protesto edilmesi haberini takip eden Gelî Kurdistan TV eski kameramanı Rojhat Doğru’ya verilen müebbet hapis cezasının gerekçesi olarak turkuaz basın kartı olmaması gösterildi.
Gelî Kurdistan TV eski kameramanı Rojhat Doğru’ya haber takibini yaptığı ve ödül aldığı 6-8 Ekim 2014 Kobane protestolarına “bir elinde kamera bir elinde tabanca” ile katıldığı iddiasıyla yargılandığı davada “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamalarından verilen müebbet ve 12 yıl 1 ay hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı.
Mahkeme, Doğru’nun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın verdiği Turkuaz basın kartının olmamasını, “devletin birliğini ve bütünlüğü bozmak” suçundan verilen cezanın gerekçelerinden biri olarak gösterdi. Mahkeme, haber takibi yapan Doğru’nun “bir elinde kamera bir elinde tabanca” olduğunu ileri sürdü.
‘BU KARARLA DEVLETİN AKREDİTE ETMEDİĞİ HER GAZETECİ TEHLİKE ALTINDA’
MLSA’dan Deniz Tekin’in haberine göre avukat Resul Temur, Doğru’ya verilen ağır hapis cezasının dayanağının Turkuaz basın kartının olmamasına dayandırıldığına işaret ederek bu kararla çatışma bölgelerinde mesleki faaliyetlerini yürüten ve devlet tarafından akredite edilmeyen her gazetecinin tehlike altında olduğunu söyledi.
HABER TAKİBİ İÇİN OLAY YERİNDE OLDUĞUNU SÖYLEMEK ‘SUÇ DELİLİ’ OLDU
Diyarbakır 8. Ağır Mahkemesi, “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçları yönünden gazeteci Doğru’ya oy çokluğuyla verdiği cezaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, Kobane olayları sırasında yaralanan müşteki Rıdvan Özdemir’in yargılamanın bütün aşamalarında birbiriyle tutarlı ve istikrarlı beyanlarda bulunduğunu savundu. Doğru ile müşteki arasında herhangi bir husumet olmaması nedeniyle müştekinin iftira atmasını gerektiren bir neden olmadığı savunulan kararda, Doğru’nun savunmalarında olay yerinde olduğunu kabul ettiğini, müşteki beyanına üstünlük tanınarak Doğru’nun haber takibi amacıyla olay yerinde olduğu yönündeki savunmalarına itibar edilmediği belirtildi.
MAHKEME BİLİRKİŞİ RAPORUNA RAĞMEN SİLAH İDDİASINI KABUL ETTİ
Mahkeme, Doğru’nun gazetecilik faaliyeti nedeniyle olay yerinde olmadığını ileri sürerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sanığın ise bir elinde kamera diğer elinde tabanca bulunduğu ve yüzünün açık olduğu, tabanca ile ateş ettiği. Bu esnada müşteki Rıdvan Özdemir’in yaralandığı, müştekinin sanığı net ve kesin şekilde teşhis ettiği, sanığın olay yerinde bulunduğunu kabul ettiği, sanığın gazetecilik faaliyeti kapsamında olay yerinde bulunduğuna yönelik savunmasının aksine sanığın basın kartının bulunmadığı. Ayrıca olay gününe ilişkin görüntü kayıtlarında sanığın ateş eden grubun içerisinde yer aldığı, sanığın fikir ve eylem birliği içerisinde olduğu örgüt üyeleri ile birlikte hedef gözetmeksizin ateş etmesi nedeni ile müştekinin yaralandığı. Sanığın diğer örgüt üyeleri ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket edip kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işleyerek devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak amacıyla vahim eylemde bulunduğu hususunun sabit olduğu.”
BİR HAKİM KARŞI OY KULLANDI: BİLİRKİŞİ RAPORU DOĞRU’NUN SAVUNMALARINI DESTEKLİYOR
Mahkeme heyetinin oy çokluğuyla aldığı karara şerh düşen üye hakim, karşı oy gerekçesinde dava dosyasındaki delillere göre Rojhat Doğru’nun “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan cezalandırılması gerektiğini yönünde görüş bildirdi. Hakim, Doğru’nun gazetecilik faaliyeti nedeniyle olay yerinde olduğu, müşteki ile arasında görüş farklılıkları olması nedeniyle ödül aldıktan sonra hedef gösterildiğine dair savunmasını hatırlatarak, Doğru’nun yaralandığı anları gösteren görüntülere dair hazırlanan bilirkişi raporunun Doğru’nun aynı anda hem kamerayı tutmasının hem de ateş etmesinin mümkün olmadığı yönündeki savunmasını desteklediğine işaret etti.
Hakim, bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde gazeteci Doğru’nun “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” suçundan cezalandırılması için dosyada yeterli delil bulunmadığından bu suçlamalar yönünden hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini vurguladı.
AV. TEMUR: ROJHAT’IN GAZETECİLİK YAPTIĞINA DAİR BÜTÜN BELGELER YOK SAYILDI
Mahkemenin gerekçeli kararını değerlendiren kameraman Doğru’nun avukatı Resul Temur, Rojhat Doğru’ya verilen cezanın büyük oranda resmi olarak tanımlanan basın kartının olmamasına dayandırıldığına dikkat çekerek, “Rojhat’ın gazetecilik faaliyeti kapsamında olay yerinde bulunduğuna yönelik savunmasının aksine gerekçeli kararda Rojhat’a ait basın kartının bulunmaması ve kendi çektiği kamera görüntülerinde görülmesi cezanın gerekçesi haline getirilmiştir.
Rojhat Doğru’yu gazeteci olarak kabul etmeyen ve bu yüzden müştekinin ‘bir elinde silah vardı bir elinde kamera’ söyleminin doğrulandığını kabul eden mahkeme, bu sebepten kaynaklı Rojhat’ın kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işleyerek devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak amacıyla vahim eylemde bulunduğuna karar vermiştir. Rojhat’ın gazetecilik yaptığına dair sunulan tüm kayıtlar, haber görselleri, birlikte çalıştığı gazetecilerin tanıklıkları, çektiği görüntülerden kaynaklı aldığı ödüller ve SGK kayıtlarını yok sayan mahkeme, sadece resmi görüşü dikkate almıştır” dedi.
‘GAZETECİLER İÇİN TEHLİKEYE KAPI ARALANDI’
Mahkemenin bu kararının çatışma bölgelerinde mesleki faaliyetlerini yürüten her gazeteci için yeni ve tehlikeli bir tehdide kapı araladığına vurgu yapan Temur şunları söyledi:
“Bu karar bozulmazsa benzer olayların haber takibini yapan ve devlet tarafından akredite edilmemiş tüm gazeteciler, yeni bir cezalandırma pratiği ile karşı karşıya kalacaktır. Rojhat’ın cezaevinde borç aldığı arkadaşlarına gönderdiği para bile bu cezanın gerekçesi haline getirilmiştir. Yine Rojhat’ın Gelî Kurdistan TV muhabiri iken TV tarafından kullanması için kendisine verilen ve kartvizitinde yer alan telefon hattına ait numaranın kullanıma kapatıldıktan yaklaşık bir sene sonra örgüt üyesi olduğu iddia edilen bir kişinin üzerinde çıkması da cezalandırılmasına gerekçe yapılmıştır.
Vahim hataların yer aldığı bu karar, delil değerlendirmesinden ziyade kişisel yoruma dayalı oluşturulmuş ve gazetecilerin çalışma alanları için yeni ve ciddi tehlikeler yaratmaya dönük bir karardır. İletişim Başkanlığına bağlı olarak verilen basın tanıtım kartının devlet açısından güvenli alanlara kabul edilecek gazetecileri tanımladığı ve geriye kalan gazetecileri farklı nedenlerle tehdit olarak gördüğü sistem içerisinde Rojhat’a verilen ceza sistemin doğrulanması anlamına gelmektedir. Bu nedenle her gazetecinin bu karara karşı bir parça ses olması ve bu kararın sürekli gündemde tutulması gerekmektedir.”