27 yıldır tutuklu olan şair İlhan Sami Çomak‘ın Avukatı Fırat Aydınkaya, CAN TV‘de yayınlanan ‘Can’da Bu Sabah’ programına katılarak dosyaya ilişkin bilgiler verdi.
21 yaşında bir öğrenciyken polis tarafından gözaltına alınan Çomak, “bölücü faaliyette bulunma” gerekçesiyle çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. AİHM 2006 yılında “İlhan Çomak’ın adil yargılanmadığına” hükmederken, Türkiye’yi de tazminata mahkum etti ve Çomak’ın yeniden yargılanmasına karar verdi.
Karardan 8 yıl sonra, İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi 16 Ocak 2014’te yeniden yargılanma talebini haklı buldu ancak İlhan Çomak’ın tutuksuz yargılanma talebini reddetti.
2016’da bir kez daha aleyhe karar çıktı ve İlhan Çomak yeniden müebbetle cezalandırıldı.
“İŞKENCEDE İMZALATILAN İFADE ESAS ALINDI”
Dosyaya ilişkin açıklamalarda bulunan Av. Fırat Aydınkaya, Çomak’ın tutuklandığı döneme dair bilgiler verirken, “İlhan’ın dosyası Türkiye’deki tek sıkıntılı dosya değil. Malum Türkiye’de çok ciddi hukuk ve adalet sorunu var. İlhan’ın hikayesi 27 yıl öncesine dayanıyor. Faili meçhul cinayetlerin vaka-i adiyeden olduğu, köy yakmaların her gün yaşandığı, işkencelerin normal hukuk prosedürleri içine alındığı bir süreçte tutuklandı İlhan.
15 gün boyunca gözaltında işkenceye tabi tutuldu. Soyut iddialarımız yok. İlhan kendisine işkence yapan polisin sesini tanıyabileceğini söyledi. Gerçekten somut iddialar bunlar. 15 gün gözaltında tutulup, işkenceyle ifadesi alındığında tutukluluk hikayesi de başlamış oluyordu. O esnada kendisine okutulmadan zorla imzalatılan ifade beyanı iddianame haline geldi. Bahsedilen iddianame mahkemenin gerekçesi haline geldi” diye konuştu.
“27 YILDIR İLHAN’IN HAYATI ÇALINMIŞ DURUMDA”
“İşkenceyle alınan bu ifadeyle 27 yıldır İlhan’ın hayatı çalınmış durumda” diyen Aydınkaya, “O dönem Devlet Güvenlik Mahkemeleri vardı. Askeri hakim yargılamaları tayin ediyordu. İlhan’ın hukuk hikayesi normal hukuk devletindeki bir hikaye değil. Darbe geleneğiyle bağlantılı bir hukuk yargılamasından geçti. İlhan’ın dosyasını normal ulus devlet hukukuna dahi riayet edecek noktaya getiremedik. Burada normal bir hukuk prosedürü yok. Açık konuşalım. Normal bir ulus devlet hukuku da cari değil. Maalesef beyaz adamın hukuku geçerli” ifadelerini kullandı.
“YALNIZCA TÜRK HUKUKU DEĞİL, MODERN AVRUPA HUKUKU DA ÇÜRÜYOR”
Aydınkaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da değindi. AİHM’de kazanılan davaların Türkiye’deki adalet mekanizmaları içinde kaybolduğunu belirten Aydınkaya, şunları söyledi:
“İlhan’ın dosyasında yalnız Türk Hukuku değil, modern Avrupa hukuku da çürüyor. AİHM eğer 2007’de verdiği kararın arkasında gerçek anlamda dursaydı; Öcalan veya Demirtaş kararlarında verdiği içtihatların arkasında gerçek anlamda dursaydı inanın bu tarz hukuka aykırılıklar yaşanmazdı. AİHM’in verdiği kararlar caydırıcı etkisi noktasında ciddi problemler yaşandığı için Avrupa Konseyi de bu konuda etkin bir organ olma hüviyetini kazanmış değil.
O yüzden Strazburg’da kazandığımız davalar maalesef Türkiye’deki adalet mekanizmalarının içinde kaybolup gidiyor. 2007’deki AİHM kararından sonra yeniden yargılanma için başvuru yaptık. Yeniden yargılamada beklentilerimizin hiçbiri karşılanmadı. Dosyada, doğrulanmış, kanıtlanmış tek bir delil dahi yok. İnanın hiçbir yerde gerçek anlamda bir hakim bulabilmiş değiliz. Dosya hakimler arasında gidip geliyor. Bu gidişle İlhan büyük ihtimal infazı bittiğinde çıkacak. Hakimler inisiyatif kullanmadan, mahkemeler adil bir karar vermeden kendi infaz sistemi bitince çıkacak gibi görünüyor.
“ÇOMAK, BİR AKSİLİK OLMAZSA İKİ BUÇUK YIL SONRA TAHLİYE OLACAK”
Bir aksilik olmazsa iki buçuk üç yıla yakın bir süresi var. İlhan üniversite öğrencisiyken gözaltına alındı. Genç bir çocuk olarak alıyorsunuz içeriye ve yaşlı bir insan olarak dışarı salıyorsunuz. Bu yalnız İlhan’ın trajik hikayesi değil. Hepimizin trajik hikayesi. İlhan’a yapılan şey aslında bize yapılan şeydir. Bu konuda duyarlı olmak gerekiyor. İnsanların hayatının dört duvar arasında çürütülmesi normal ve kabul edilebilir bir durum olmamalı.”
“İLHAN İÇERİDE BİZ DE ADLİYELERDE DİRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Çomak‘ın sağlık durumuna dair de bilgiler veren Aydınkaya sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İlhan şair duyarlılığına sahip birisi olduğu için kendisini edebiyat veya başka aktivitelerle meşgul ettiği için ayakta kalıyor. Direniyor daha doğrusu. Hepimiz bir şekilde direniyoruz. Türkiye’deki iç hukuktan bir beklentimiz yok şu an. Anayasa Mahkemesi de ihlal başvurularımızı reddetti. Hukuk sisteminden çok bir beklentimiz kalmadı. İlhan içeride biz de adliyelerde direnmeye devam edeceğiz.”
NE OLMUŞTU?
1973 Bingöl-Karlıova doğumlu İlhan Sami Çomak 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü’nde öğrenciyken 22 yaşında ”örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklandı. Gözaltında ve daha sonra da tutukluluk sürecinde büyük işkenceler gördüğünü ve işkence altında hazırlanmış olan tutanaklarla yargılandığını iddia ettiği dava sonucunda 2000 yılında DGM (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) Çomak’a idam cezası verdi. Ancak idam cezasının kalkması sebebiyle cezası müebbet hapse çevrildi.
Yargıtay’daki onama kararının ardından tüm iç hukuk yolları tükenmiş olduğu için AİHM ‘e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) başvuru yapan Çomak hakkında AİHM, 2007 yılında Çomak için ”adil yargılama yapılmamıştır” kararı verdi. Defalarca tutuksuz yargılanmak için başvuruda bulundu ancak başvuru talepleri kabul edilmedi. AİHM’in yeniden yargılama kararından 6 yıl sonra 2013’te ikinci kez yargılanmaya başladı. Ancak, Çomak’ın cezası 2016’da Yargıtay tarafından somut hiçbir delil bulunamamasına rağmen bir kez daha onandı.
27 yıllık mahpuslukta İlhan Çomak cezaevinde 8 kitap yazdı.
Gitmeler Çiçek Kurusu (2004), Açık Deniz ( 2007), Günaydın Yeryüzü (2011), Kedilerin Yazdığı İlahi (2014), Bir Sabah Yürüdüm (2017), Yağmur Dersleri (2017), Dicle’nin Günlüğü (2017), Geldim Sana (2019). Karınca Yuvasını Dağıtmamak (2021) (Pirha)