Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için 840 haftadır cumartesi günleri bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta kaybedilişlerinin 29. yılında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için adalet istedi.
“840 haftadır söylüyoruz: Türkiye’de gözaltında kaybetmelerle ilgili tüm başvuru yolları etkisiz, hukuki bir sonuç almak ise fiilen imkansız durumdadır. Etkin bir hukuki başvuru yolu sağlanmadan zamanaşımı devreye sokularak süreç cezasızlıkla sonuçlandırılıyor” denilen açıklamada, “Gözaltında kaybetmelerin üstünü örten, işlenen suçların faillerini ve suçun arkasındakileri açığa çıkartmayan, kayıp yakınlarını yaşadıkları zulümle baş başa bırakan keyfi yönetimler iktidarlar değişse de, Türkiye’nin değişmez gerçeği olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.
GÖZALTI, İŞKENCE, ÖLÜM TEHDİDİ
Açıklama şu şekilde devam etti:
840. haftamızda tüm bu söylediklerimizi haklı kılan Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyası ile kamuoyunun karşısındayız.
22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi yedi. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu.
21 yaşındaki Mehmet Soner Gül Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkence gördü ve ölümle tehdit edildi.
Hüsamettin Yaman 2 Mayıs 1992 cumartesi günü evden çıktı. 4 Mayıs pazartesi günü Ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi “Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’ de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce emniyete başvurun” dedi.
Yaman ve Gül Aileleri, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ardından devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü girişimlerde bulundu. Ancak Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığı kabul edilmedi. İçişleri Bakanlığı Soner Gül’ün 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki ifadesinde ismi geçtiği için polis tarafından arandığını iddia etti. Girişimlerini sürdüren Yaman Ailesi 2 yıl boyunca polis takibinde tutuldu.
19 Aralık 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandı. Çarkın, yaptığı itirafların bir bölümünde Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı ve olayı detaylarıyla anlattı.
Bu beyanların ardından aile avukatları yeniden suç duyurusu yaparak dosyanın tekrar açılmasını istedi. Ayhan Çarkın’ın ifadeleri üzerine soruşturmanın canlandırılması gerekirken dosya zamanaşımına sürüklendi. Kayıp dosyalarındaki failleri cezasız bırakma ve gerçekleri karartma geleneği devam etti.
840. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz:
Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyasındaki cezasızlığı sonlandırmak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasal görevidir. Ayrıca imzalamış bulunduğu uluslararası sözleşmelere göre de yasal zorunluluğudur.
840. haftamızda bir kez daha; adaletin koruyucusu ve dağıtıcısı konumunda olması gereken yargıdan, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyasında evrensel etik ve hukuk kurallarına uygun bir yargılama faaliyeti başlatmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 141 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.