Cemaat operasyonları kapsamında tutuklanan Enver Altaylı’nın damadı Metin Can Yılmaz dört buçuk yıldır hücrede tutuluyor. İnsan Hakları Konusunda uzman olan Yılmaz, kayın pederi Enver Altaylı’nın gözaltına alınıp, tutuklanmasının ardından TEM Şubeye gittiğinde gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Yılmaz (26 Ağustos 2017) tutuklandıktan sonra Altaylı’nın yargılandığı dosya kapsamında yargılanmaya başladı. Yılmaz, 2020 yılı Ocak ayında Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada ilk savunmasını yaptı. Yılmaz, “işkence iddialarının mahkemece gözardı edildiği, herhangi bir işlem yapılmadığı ve işkencenin itirafçı olmayanlara uygulandığı” iddialarını mahkemedeki savunmasında dile getirerek, mahkeme heyetini reddetmişti. Ancak mahkeme reddi hakim talebinin reddine karar vererek, yargılamaya ve Yılmaz’ın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Yılmaz, mahkemede işkencecilerin korunduğunu ifade ettiği için tehlikeli tutuklu olarak görüldü ve hücreye konulmasına karar verildi. Yılmaz’ın bir ay içerisinde hücreye konulacağı ifade edildi
“copu sabunlayın getirin demiş, genç biri jopu sabunlamış, bu adamı çırıl çıplak soymuşlar ve copu makatına dayamışlar”
Gizli tanık beyanları ve Altaylı’nın damadı olduğu için tutuklanan Yılmaz, mahkemedeki savunmasında ilginç bilgilere yer verdi. Mahkeme heyetinin reddine ilişkin gerekçeyi şöyle sıraladı;
“Bu mahkeme benim dosyam kapsamında sergilemekte olduğu işkence suç bildirimleri kapsamında hareketsiz kalma tavrını sadece benim mahkememe münhasıran gerçekleştirmiyor olabilir mi diye düşündüm, daha net bir ifadeyle söylemem gerekirse acaba dedim bu mahkeme görmüş olduğu genel yargılama faaliyetlerinde kasıtlı ve sistematik olarak işkence suç bildirimleri karşısında hareketsiz kalma tavrını sergiliyor olabilir mi diye düşündüm ve önceleri ben böyle bir tavrı hiçbir Türk hakimine konduramadım fakat bu şüpheyi içimden atamadım ve bunun içinde yapmam gereken tek şeyi yaptım, bu mahkemenin yargılama faaliyetleri kapsamında önüne gelen dosyalarda görmüş olduğu duruşma tutanaklarından elime geçirebildiğim kadarını incelemeye çalıştım ve incelendiğim tutanaklar, incelediğim sebgis dökümleri, şu ana kadar pek çok işkence kararı okumuş bir insan hakları hukuka doktoru olarak beni dehşete düşürdü, açık söylüyorum içimden tırnaklarımla yüzümü parçalamak geldi, okuduğum tutanaklar ve okuduğum tutanaklarda bir yanlış anlaşılma olmasın diye belirteyim şu anda mahkeme heyetine nezaret eden sayın üyeler benim okuduğum ve beni dehşete düşüren duruşmalarda vazifeli değillerdi, bilhassa bir duruşmada bir dosya kapsamında görülen birçok duruşmadan bahsetmek istiyorum burada çünkü burada bahsedeceğim husus benim davamla birebir alakalıdır, bahsedeceğim dava 2017/154 esas sayılı dosya kapsamında burada, bu mahkemenin huzurunda, Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda görülen duruşmalara ait tutanaklardır ve bu tutanaklara ait, tutanakların ortaya koyduğu duruşmalarda ( ses kesintisi ) ve sayın savcı o zaman görev almıyorlardı, duruşma tutanaklarının söylediğine göre siz sayın hakimler ve siz sayın savcı o sırada 2017 yılının Temmuz ayında bu mahkemede görevli değildiniz, belki görevliyseniz bile tutanaklar böyle yazmıyor fakat elimdeki tutanaklarda bundan bu duruşmaya kadar ki bütün duruşmalara nezaret eden mahkeme başkanı Sayın Sabahattin Sarıdoğan Beyefendinin imzası var ve bu mahkeme tutanakları aleni nitelikte belgelerdir, ben bunları herhangi bir avukattan, herhangi bir kişiden kolaylıkla temin edebilirim zaten uyap sisteminizde de siz görebiliyorsunuz ve bu tutanakların doğruluğuna Cmk nun 221 ya da 222 olması lazım tam hatırlayamıyorum, 221 ve devamı diyeyim, bu maddelerine göre sahtecilik iddiası dışında itiraz etmek aksini iddia etmek mümkün de değildir yani siz Sabahattin Beyin sahtecilik yaptığını iddia etmeyecekseniz bu tutanaklarda yazan hususların doğruluğuna itiraz etmeniz mümkün değildir ve bu tutanaklar beni neden dehşete düşürdü, Sabahattin Sarıdoğan Beyefendi keşke burada olsaydı da yüzüne karşı konuşabilseydim, Sabahattin Sarıdoğan isimli beyefendi bu mahkemenin başkanlığını yürüttüğü sırada 2017 yılının Temmuz ayında burada 2017/154 esas sayılı dosyada kapsamında görülen duruşmada bu tutanakların gösterdiği üzere düzinelerce sanık düzinelerce sanık ya da en azından ben bir noktadan sonra saymayı bitirdiğim için bir düzineden fazla sanık açık ve net bir şekilde işkence suç bildiriminde bulunmuşlar ve bulundukları suç bildirimleri de bana işte öyle yaptılar da ben çok zor durumdaydım gibi de değildi, çok detaylı ve bunların bir çoğu neredeyse tamamı haziran ayında sizin eksik olduğunu söylediğiniz yer zaman ( ses kesintisi ) ve somut olgu detaylarının tamamını içermekteydiler ve bunlardan sadece bir tanesini benim davamla doğrudan ilintili olduğu için burada anlatmak zorundayım, neden ilgili olduğu da zaten otomatik olarak karşınıza çıkacaktır, bu davalar kapsamında görülen duruşmalarda 12 Temmuz 2017 tarihli duruşmada E. A. isimli bir şahıs söz almış, sanık olarak savunmasını yapmak üzere ve sanık olarak ifadesini yaparken bu mahkeme Sabahattin Sarıdoğan isimli şu ana kadar ocak ayından bu güne kadar benim tutukluluğumu devam ettiren başkanlığını yürüten isme yüzüne bakarak demiş ki gözaltına alındığım sırada daha doğrusu gözaltına alındıktan sonra beni Ankara Tem Şube Müdürlüğüne götürdüler demiş, beni akşama kadar ellerim kelepçeli gözlerim bağlı koridorda beklettiler demiş, yanımdan gelip geçen polisler ne zamandır bu muameleyi bu manzarayı görmüyorduk özlemişiz deyip gülüşmüşler, akşam olmuş, üç polis gelmiş, bu vatandaşı kamerasız bir odaya götürmüşler, ben bunları şu an uydurmuyorum, Sabahattin Beyin imzasını taşıyan tutanak söylüyor ve diyor ki beni bu odaya, kamerasız odaya götüren üç sanıktan ikisinin ismini bilmiyorum diyor, ikisi genç polisti ama isimlerini bilmiyorum, görsem teşhis edebilirim diyor, üçüncü polis ise üçüncü polisin ismi ise Abdulkadir idi, soy ismi Türkyıldız idi, bu fail bilgisi yeterli olmaz diye bir de üstüne sicil numarasını veriyor Sabahattin Beyin yüzüne baka baka, diyor ki bu adamın sicil numarası 153482 idi diyor ve ondan sonra yapılanları anlatıyor diyor ki; tekme tokat dövmüşler bu adamı, küfür ede ede saatlerce dövmüşler Abdulkadir isimli polis bundan tatmin olmamış yanındaki genç polislerden birine demiş ki copu sabunlayın getirin demiş, genç biri jopu sabunlamış, bu adamı çırıl çıplak soymuşlar ve copu makatına dayamışlar ve bu yapılanları Abdulkadir ee.. E.A isimli şahıs Sabahattin Beyin yüzüne yüzüne bakara anlatmış ve daha sonra ben işte bir iki dakika içinde neden anlattığım ortaya çıkacak, hayır hayır hemen bağlanıyor, daha öncede hani ne konuştuğum biraz anlaşılamaz gibi olmuştu ama sonunda hep bağladım, daha sonra cop sabunlu cop dayandıktan sonra Abdulkadir isimli polis bununla da tatmin olmamış, bu adamın başına üç defa poşet geçirerek bu adamı boğmaya çalışmışlar ve bu yapılanları yer, zaman, fail bilgisi, somut olgu detayı vererek anlatmakla kalmamış bu adam birde tanık göstermiş demiş ki şu kişi var ya bana yapılanların bir kısmına şahittir demiş ve o kişi de o duruşmalarda he vallahi ben şahidim demiş, hepsi sayın Sabahattin Beyin huzurunda olmuş ve bu adamın, bu adamın avukatlığını o sırada kim yürütüyormuş biliyor musunuz, hem Türk siyasetinde hem de Türk hukuk camiasında hemen herkes tarafından tanınan Doçent Doktor Gökhan Günaydın Bey bu adamın avukatlığını yürütüyormuş ve Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesine münasip bir lisan ile Ankara 16.mahkemesi Ağır Ceza Mahkemesinin görev itibariyle harekete geçmek zorunda olduğunu ifade etmiş, sonra ne olmuş
“Mahkeme 41 suç duyurusuna işlem yapmadı”
Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesi Mehmet Barıner’in işkence suç bildirimine olduğu gibi, Mehmet Barıner’in aleyhinde tanık olarak burada dinlenen dört kişinin işkence suç bildiriminde olduğu gibi benim 41 adet işkence suç bildirimimde olduğu gibi Ankara ağır ceza mahkemesi, Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesi o zamanda hareketsiz kalmış ve hareketsiz kaldıktan iki hafta sonra 12 temmuz tarihinden iki hafta sonra bu 153482 sicil numaralı polis memuru nerede karşımıza çıkıyor biliyor musun bizim dosyada M. B.’nin birinci polis gözaltısında karşımıza çıkıyor ve ne tesadüftür ki M.B. benim birinci polis gözaltımda alınan ifade, benden işkenceyle alındı diyor, peki biz bu adamın M.B.’in birinci polis gözaltı sürecinde orada olduğunu nereden biliyoruz çünkü M.B.’in birinci polis ifadesinin altında bu adamın imzası var, bakabilirsiniz, onaylanabilirim, isterseniz bende gösterebilirim, M. B.’in beş defa ifadesi alınıyor, beş defa polis tarafından ifadesi alınıyor, beşinde de insanların makatına cop dayayan bunu Sabahahattin Beyin bilgisine sunan bilgisine sunulan polis tarafından gerçekleştiriliyor, M.’in beş polis ifadesi de bu adam tarafından..hayır ben reddi hakim talebinde bulunuyorum şu anda…”