Aslıhan Gençay (@asligencay)
Son zamanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok konuşmasını dinlemekteyiz. Evet, çok fazla konuşuyor lakin bunlardan biri dikkat çekiciydi. Erdoğan, 24 Aralık’ta AK Partili belediye başkanlarına yaptığı konuşmada “belediyelerin ülke yönetimine giden yoldaki önemini muhalefetin de fark ettiğini, bu yüzden var gücüyle bu alana yüklendiğini” söyledi ve ekledi: “Sizlerden talebim, tüm çalışmalarınızı 2024’te yapılacak mahalli idareler seçimine değil, 2023 seçimlerine göre ayarlamanızdır. Aşmamız gereken ilk bent 2023’tür.”
Kabul edelim; söyledikleri önemliydi ve aslında hiç de haksız değildi zira insanlar seçim tercihlerini artık partilerden çok kişi ve hizmetlere göre belirliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı / başkanlık sistemiyle birlikte yerel yönetimlerin etki alanının genişlemesi de, bu tercihlerde ayrı bir etken.
Tabii yerel yönetimler üzerine yeniden düşünülmeye başlanması, Türkiye’ye özgü bir olgu değil zira dünyada genel olarak yerelleşmeye verilen önem artmakta ve ön plana çıkmakta. 1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda ortaya çıkan Gündem 21, dünyada bu konuya verilen önemin bir örneği olarak gösterilebilir.
Öte yandan sistem muhalifleri açısından da dünyada 1998’deki NATO eylemleriyle kendini gösteren ve dalga dalga yayılan Yeni Toplumsal Hareketler, muhaliflerin artık hiyerarşik, otoriter yapılarda yer almaktan çok, bizzat karar alma mekanizmalarına katılıp yönetebildiği, sosyal ağlara önem veren, yatay, kimlik politikalarının öne çıktığı hareketleri benimsediğinin göstergesi. Bu hareketlerin temel eksenini ise gençler ve kadınlar oluşturuyor.
Türkiye gençliği ve siyaset
Peki, bizim ülkemizde gençlerin siyasete katılım oranı nedir? Neydi, 2017 yılında yapılan bir değişiklikle milletvekili seçilme yaşı 25’ten 18’e düşürülmüştü. 24 Haziran 2018 seçimlerinde yarışan 4851 milletvekili adayının 674’ü, 18-29 yaş arasındaydı ve bu sayı, toplam adaylar arasında %13,9 oranına denk geliyordu. Fakat ne oldu? Bu umut vadeden gelişmenin sonucunda, mecliste bulunan 18-29 yaş arası milletvekili sayısı sadece 8 olabildi.
1 Kasım 2015 tarihli, seçilme yaşının 25 olarak uygulandığı son seçimde ise mecliste bulunan 25-29 yaş aralığındaki milletvekili sayısı 9’du. Yani o dönem %1,6 olan genç milletvekili oranı, milletvekili seçilebilme yaşının düşürülmesine ve milletvekili sayısının artırılmasına rağmen %1,3’e düşmüştü. Hadi buyurun buradan yakın.
2018 seçimlerinde oy kullanan kitlenin %24,8’ini, 18-29 yaş arasındaki gençler oluşturmuştu. 2023’te yapılması planlanan seçimlerde ilk defa oy verecek kitlenin niceliksel büyüklüğü ise yadsınamaz boyutlarda: 2023’te oy kullanacak nüfusa, 5-7 milyon arasında gencin eklenmesi bekleniyor. Bu durum gençlerin ülkenin kaderindeki önemini belirgin hâle getiriyor.
Kadınlar ne alemde?
Gelelim kadınlara, onlar ne durumda? 2018 seçim sonuçlarına göre, meclisteki 600 vekilin 104’ü kadın ve 187 ülke arasında sıralandığında Türkiye, %17,4 oranındaki kadın vekil sayısıyla 129. sırada bulunuyor, durum felaket.
Bakanlıklarda yer alan kadın oranlarına baktığımızdaysa Türkiye %11,8 ile dünya genelinde 138. sırayı alıyor. Türkiye’de 17 bakanlık bulunuyor ve bunlardan sadece Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı kadın. Ayrıca Türkiye siyaset tarihinde şimdiye kadar başbakanlık pozisyonunda yalnızca bir kadın bulundu, cumhurbaşkanlığı pozisyonunda ise henüz hiç kadın bulunmadı. Tablo hiç parlak değil kısaca.
NDI araştırması
Konu çok önemli evet, ülkenin geleceği için de elzem. Dolayısıyla elde ne kadar veri varsa iyi değerlendirmek ve analiz etmek gerekiyor. Bu nedenle bu yazımda, 1997’den beri Türkiye’de faaliyet göstererek demokratik yönetişimi destekleyen Ulusal Demokratik Enstitüsü (National Democratic Institute-NDI)’nün bir araştırmasından bazı bölümlere, önemli verilere yer vereceğim.
NDI bu araştırmayı, Türkiye genelinde karma bir metodolojiyle 18-30 yaş arası gençler kapsamında yapmış ve ortaya bayağı ciddi sonuçlar çıkmış. Dediğim gibi bu sonuçlar arasından birkaç tanesinin üzerinde duracağım.
Gençlerin temel sorunu
*Çalışmaya katılan gençlerin dertleri aslında ortak: Geleceğe dair karamsarlık. Ekonomi, eğitim ve istihdam ise gençleri kıskacına alan sıkıntılar konusunda başı çekiyor. Ak Parti’ye de duyuralım: Gençler arasında mega projelere verilen önem oldukça az. Reklamı ve siyaseti çokça yapılan mega projeler, aslında gençlerin gündemine çok da girmiyor.
*Siyasi eğilimleri fark etmeksizin, gençlerin büyük bir çoğunluğu için en önemli sorunlar; iş bulma, istihdam ve eğitim. Dolayısıyla hem genel, hem de yerel seçim vaatlerinde gençlerin oy verirken en önem verdiği parti politikası. %39,1 ile iş bulma / istihdam yaratma oluyor. Bunu %35,6’lık bir oranla da eğitim hizmetleri takip ediyor.
*Gençler, eğitim sorununu, işsizlik sorunuyla bağlantılı olarak ele alıyor ve eğitime dair şikâyetlerinin ilk başlığını, eğitim ve istihdam arasındaki koordinasyonsuzluk oluşturuyor. Ülkede, aldıkları eğitime uygun istihdam alanları yaratılmadığından, eğitime harcadıkları süreyi, boşa harcanmış bir süre olarak değerlendiriyor gençler. Mutlu musunuz Sayın Erdoğan?
Oyları hangi partilere?
*Bakınız önemli bir konuya geliyoruz: Gençler, “Bu Pazar milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna, %25,4’lük bir oranla CHP cevabının veriyor ve bunu %20,4 ile AK Parti takip ediyor. Bu da çok önemli: Kararsız ve “Cevap yok” şeklinde yanıt veren kitle, toplamda %25,6’lık bir orana sahip.
*Öte yandan gençler, ifade ettikleri genel güvensizlik ve umutsuzluk hâli nedeniyle protesto oy kullanmaya %11,8 gibi bir oranla eğilimli. Düşünün; gençlerin önemli bir kısmı ülkede herhangi bir şeyin değişeceğine dair umutsuz. %10,9’luk bir kesim, bir şeyin değişeceğine inanmadığını belirtirken, %16,6’lık kesim konuyla ilgilenmediğini söylüyor.
*Gençlerin oy tercihi, Metropoll Araştırma’nın Türkiye genelinde tüm yaş gruplarına yönettiği ve düzenli olarak yürüttüğü Türkiye’nin Nabzı araştırmasındaki sonuçlarla karşılaştırıldığında ise tablo daha ilgi çekici hâle geliyor: Bakınız, tüm yaş gruplarındaki seçmenler, %29,3 oranında AK Parti’yi tercih ederken, bu oran gençler arasında %20,1 seviyesinde kalıyor.
*Öte yandan tüm seçmenler arasında %19’luk bir oy oranı olduğu görülen CHP’nin, gençler arasındaki oy oranı %23,5’e çıkıyor.
*Gençlerin İYİ Parti’ye oy verme oranı ise, tüm seçmenlerin oy oranının neredeyse yarısı kadar. Bu da gençlerin, İYİ Parti’nin yeterince kendilerine hitap etmediğini düşündüğünün bir göstergesi değil mi?
*Aynı zamanda genç seçmenin protesto oy verme oranı, genel seçmen oranının neredeyse iki katı ve gençler protesto oy vermeye genel seçmenden daha yatkın.
Hangi ittifak?
*“Hangi ittifaka daha yakın oldukları” sorusu yöneltilen gençlerin, 24 Haziran milletvekili seçimlerinde oy verdikleri partiye göre dağılımına baktığımızda; Ak Parti seçmeninin %69,9 oranında Cumhur ittifakına yakın olduğu ortaya çıkıyor. Aynı şekilde MHP seçmeni de, %50’lik bir oranla Cumhur ittifakına yakın olduğunu belirtiyor fakat dikkat çeken noktayı MHP’ye de duyuralım: Her 10 MHP seçmeninden 3’ü Millet İttifakına yakın olduğunu söylüyor.
*Bir diğer ilginç sonuçsa bir önceki seçimde oy kullanmak için yaşı tutmayan her 10 gençten 4’ünün, Millet ittifakına yakın olduğunu belirtmesi. Aynı kitlenin %28,7’lik bir oranı ise hangi ittifaka daha yakın oldukları konusunda hâlâ kararsız.
Kime asla oy vermezsin?
“Hangi siyasi partiye asla oy vermezsiniz?” sorusuna keskin bir şekilde verilen iki cevap var: Biri %30,8’lik bir oranla HDP, diğeri ise %28,8’lik bir oranla AK Parti. Öte yandan %23,6’lık bir kesim ise cevap vermeyeceğini belirtmiş. Yanıtlamama nedenlerini tahmin etmek zor değil.
Neden CHP?
*Her 10 gençten 3’ü CHP’nin, 2’si ise AK Parti’nin gençleri siyasete dâhil etme konusunda en başarılı parti olduğunu düşünürken, aslında siyasilerin önemli bir kısmının gençlere hitap edemediği kanaatine sahipler.
*Gençlerin gözünde siyasiler; kendilerini dinlemiyor, anlamıyor ve sorunlarına çözüm getirmek için çaba harcamıyor. Kendilerine hitap eden kişileri saydıklarında özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi belediye başkanlarının isimleri öne çıkıyor. Yani CHP’ye de duyuralım: Bu isimlerin CHP ile olan bağları, gençlerin gözünde CHP’yi, kendilerine en çok hitap eden parti hâline getiriyor.
*Mesela gençler “genç siyasetçi” olarak en çok Ekrem İmamoğlu, bazen de Mansur Yavaş’ın adını söylüyor Bu da gençlerin yaş algısının dinamizmle ilişkili olduğunu, faal, aktif ve görünür olan siyasetçilerin, gençler tarafından daha genç algılandığını gösteriyor.
Sivil topluma bakarsak
*Eklemeden geçmeyeceğim, kutuplaşmanın sivil toplum alanına da inanılmaz etkisi var. Farklı siyasi görüşlere sahip gençler, sivil toplum alanında da farklı kuruluşlara destek oluyorlar. Örneğin, iktidar bloğu partilere oy vermeye eğilimli kadınlar; HAYTAP, Türk Kızılay, Yeni Dünya Vakfı ve Mor Çatı gibi kurumlara yakınken, muhalefet eğilimli kadınlar; ÇYDD, TEMA, Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV), Arama Kurtarma Derneği (AKUT) isimlerini sayıyor
*Kutuplaşma erkekler arasında daha etkili ve bazı kuruluşlara dair çıkan olumsuz haberler, sivil toplum kurumlarının genel itibarını da zedeliyor.
*Bir ayrıntı daha vereyim: Tüm bu kutuplaşma sarmalında sadece yardım temelli bir sivil toplum kuruluşu olan Ahbap Derneği, farklı siyasi eğilimlerden katılımcılara hitap edebiliyor. (Haluk Levent’e saygılar)
Siyasete katılımın önündeki engeller
*Gençler, -hepsi ayrı ayrı çok önemli başlıklar olmakla birlikte- siyasi kutuplaşma, siyasi riskler ve yüksek yaş ortalamasına sahip siyaset kurumunun onlara hitap edememesinden çok şikayetçi, bu nedenle de parti üyeliği sayıları düşük.
*Kadınlar ise genellikle toplumsal, ailevi baskılar, kadınlara sivil toplumda yeterince yer verilmemesi ve ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle siyasetten ve sivil toplum kuruluşlarından uzak duruyorlar.
Şimdi ne yapacaksınız?
Evet, araştırma çok kapsamlı ve ben sadece birkaç veriye yer verebildim. Ülkenin hâli ortadayken, şimdi isteyen siyasi hırslara boğulup iktidarla kafayı bozmaktan vazgeçer, yüzünü halka ve hizmete döner, isteyen kendini dev aynasında görmeye devam ederek şişinir ve kendi bildiğini okur.
Ayrıca binlerce defa söylemeliyiz: Siyasete katılım sadece seçimde sandığa gidip oy kullanmak değildir elbette. Önemli olan; gerek yerel yönetimlerde, gerekse de genel yönetimde halkın karar alma mekanizmalarına katılabileceği kanallar açılması ve halkın yönetime dâhil edilmesidir.
Siyasete, yönetime katılmayan, kendi sorunları için çözüm üretme ve uygulama kanallarında yer alamayan halk, tabii ki politikleşemez, politikleşmedikçe ezbere konuşur, ezbere konuştukça birileri ona “cahil” der. Kendisine “cahil” denilenler, eşyanın doğası gereği daha da fanatikleşip kinlenir. Gerek kutuplaşmayı yaratan iktidar, gerek kapsayıcılığın önemini geç fark eden muhalefet açısından asıl kısırdöngü tam olarak budur.
Seçimlere kafayı takanlar için başta belirttiğimizin tekrar altını çizmekte fayda var: Halk siyasi partilerden çok, kişileri ve hizmetleri destekliyor. Ve yine bu kadar çok kararsız, protesto oyu kullanacak genç varken, siyasetçilerin onların oyunu kazanabilmek için hâlâ bir fırsatı bulunuyor. Tabii gençlerin önceliklerini göz önünde bulundurmaları şartıyla. Gerisi size kalmış çok sayın siyasetçiler, yoksa nihayetinde biz zaten biliyoruz: Biz ne dersek o.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”