12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında tutuklu bulunan oğlunu ziyarete giden ve Kürtçe konuşmanın yasak olması sebebiyle, tek Türkçe cümle ile “Kamber Ateş nasılsın?” diyebilen İpek Ateş hayatını kaybetti. Ateş’in vefat haberini gazeteci Özer Akdemir, sosyal medyadan duyurdu.
Özer paylaşımında, “Cezaevine ziyaretine gittiği oğluna Kürtçe konuşmak yasak olduğu için bildiği tek Türkçe cümle ile “Kamber Ateş nasılsın?” diyebilen güzel anneyi kaybettik!” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Balsecer İse sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda cezaevinde yapılan görüş sürecini anlattı. Belsecer’in paylaşımı şu şekilde:
“12 Eylül 1980 darbesi sonrası tutuklu bulunan oğlunu ziyaretinde, Kürtçe konuşmak yasak olduğu için bildiği tek Türkçe cümle ile “Kamber Ateş nasılsın?” diyebilen İpek Ateş hayatını kaybetti.
Aklı yapacağı görüşte, kulağı hoparlörden okunacak isimlerdeydi. Hoparlörlerden beşinci kez isimler anons edildiği bir anda kendi ismini duydu. Gözbebeklerine yerleşen sevinç ışıltılarıyla, gardiyanın açtığı hücre kapısından uçar adımlarla çıkıp annesine koştu. Kamber, yüzündeki özlem yangınıyla görüş kabinine girdi ve karşısında annesini ve kardeşini buldu.
Anne önündeki tel örgüleri adeta tırmalar gibi ileri atıldı, çığlı andıran bir sesle:
– ‘Kamber ateş nasılsın!’ dedi…
– ‘İyiyim canım annem iyiyim’ dedi…
Kamber, yüzündeki özlem yangınıyla görüş kabinine girdi ve karşısında annesini ve kardeşini buldu.
Anne önündeki tel örgüleri adeta tırmalar gibi ileri atıldı, çığlı andıran bir sesle:
– ‘Kamber ateş nasılsın!’ dedi…
– ‘İyiyim canım annem iyiyim’ dedi…
– ‘Kamber ateş nasılsın!’
– …??!!…
Kamber, annesinin Türkçe’yi öğrenemediğini anladı. Kardeşi yol boyunca annesine ancak bu üç sözcüğü öğretebilmişti. O da hep aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordu.
Anne “hoşçakal canım yavrum” anlamına gelecek şekilde, sayısız kez kullandığı o tek cümleyi, el sallarken yeniledi:
– ‘Kamber ateş nasılsın?’
Ve gittiler…
Görüş sonrası hücrede arkadaşı sevinçle Kamber’in kolunu tuttu:
– Neler konuştunuz?
Kamber annesinin şakıyan gözlerini anımsadı, ışıltılı gözlerle arkadaşına baktı.
– Neler neleer!
Bu hikaye Amed İHD tarafından kitaplaştırılan “Hapishaneden Öyküler” kitabına isim oldu.”
Kamber Ateş o ziyaret sırasında annesiyle neler yaşadığını Yeni Yaşam gazetesine şöyle anlatmıştı:
“Sivas İmranlı ilçesinin Dere köyündeniz. Mektup yazdılar “Annen çok özledi ziyaretine gelecek” diye. Biz cezaevi yönetiminin bize dayattığı bazı uygulamaları kabul etmiyorduk. Bu yüzden de bize daha sert davranıyorlardı. Kürtçe konuşmak zaten yasaktı. Bu konuda hazırladıkları afişleri ziyaretçi kabinlerine ve koridorlara asmışlardı. İşte alçak sesle konuşmak, işaretleşmek ve Türkçe’den başka dile konuşmak yasak diye. Annemin geleceğini öğrenince ben biraz telaşlandım. Annemin Türkçe bilmediğini biliyordum. Zaten o güne kadar köyden çıkmamıştı. Eğer Kürtçe konuşursak sorun çıkacağı belliydi. Görevlilerin herhangi bir şey söylemesi veya yapması durumunda ben sessiz kalamazdım. Bir sorun, bir arbede çıkardı. Annemin buna tanık olmasın istemezdim. İkimiz de şiddet görebilirdik. Ben, Dev-Yol davasında yatan Ruşen Sümbüllüoğlu ile aynı hücreyi paylaşıyordum. Konuyu kendisine anlattım. Biraz bu konuda sohbet ettik. Annem, kız kardeşimle geliyordu. Kız kardeşim Türkçe biliyordu. Ruşen’e bunları anlattım. O zaten bir şeyler yazıyordu. Ben bunları anlatınca notlar falan aldı. Herhangi bir durumda sessiz kalmayacağım, böyle olursa da hücreye gelmeyebileceğimi söyledim. Çünkü direkt işkenceye götürebilirlerdi.
“Üç defa tekrarladı”
Ondan sonra çıktım ziyarete. Kız kardeşimle konuştum. Hoş beş ettik. Birden annem hareketlendi ve kız kardeşimi kolundan tutup biraz geriye çekerek, kendisi bana yaklaştı ve “Kamber Ateş nasılsın?” dedi. Ben şaşırdım ama çabuk toparladım. “İyiyim anne, sen nasılsın?” diye sordum. Ancak cevap vermedi. Yine biraz kız kardeşimle konuştu. Annem yine aynı şeyi yaptı ve yine bana “Kamber Ateş nasılsın?” diye sordu. Bu durum üç kere tekrarlandı. Her defasında aynı şekilde yanıt verdim. Önce annemin biraz da olsa Türkçe öğrendiğini sandım. Ama böyle tekrarlayınca durumu anladım. Sadece bunu ezberletmişlerdi. Eğer Kürtçe konuşsaydı benimle hem kendisi hem de ben şiddete maruz kalacaktım. Onun için dışarıda bunu ezberlemiş. Aslında ezberlediği sadece “nasılsın” kelimesi, adımı soyadımı zaten biliyor.”