Nuriye Gülmen, Anadolu’nun temiz ailelerinden birinde büyümüş, kızkardeşleriyle sevgi bağı kurmuş bir insan. Herkes gibi onun da hayalleri, gerçekleştirmek istediği düşünceleri vardı. Akademisyen olmak istedi. Konya Selçuk Üniversitesi’nden ÖYP programıyla Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde asistan oldu. Zaten ÖYP programının amacı belli. Sorun çıkarmadan ne istenirse yapmalısın ki tazminat ödemeden programı bitirebilesin. Bunu bilen diğer akademi unsurları, asistanları her işlerinde kullanır, özel işlerini de yaptırırlar ama asistanlar buna ses çıkarmazlar ki programı sorunsuz bitirsinler. Nuriye öyle yapmadı. Ses çıkardı. Verilen uygunsuz işleri yapmadı. Üstelik devletin deyimiyle rahat da durmadı. Ali İsmail Korkmaz’ın kaldığı hastanenin bahçesinden ayrılmadı. Berkin için adalet istedi. Basın açıklamalarında da hep vardı.
İktidar suçlarını teşhir edenleri cezalandırmak isteyecekti. Nuriye Gülmen’i açığa aldı. 15 Temmuz 2016’ya kadar herkesi fişledi. Sonrası 140 bin kamu emekçisini KHK ile işten attı. Dün haksızlıklara karşı çıkan Nuriye, bugün de beklemeyecekti. Ohal ilan edildiğinde, demokratik kitle örgütlerinin bile sokağa çıkamadığı süreçte sokağa çıktı. ‘İşimi geri istiyorum’ dedi. Yüksel Caddesi’nde eyleme başlayacağı 9 Kasım 2016’dan bir iki hafta önce karşılaştık. O günden beri de birlikte mücadele ediyoruz. Yüksel Direnişinin hikayesini biliyorsunuz. Gözaltılar, açlık grevi, tutuklamalar birbirini izledi. Gözaltılardan birinde Nuriye’nin burnunu kırdılar. Adli tabip bir şey yok dedi.
Nuriye 324 gün, bedenini açlığıyla mücadeleye sundu. 35 kilo kalana kadar Semih ile birlikte Türkiye ve dünya gündemine oturdu. Her ülkede her şehirde bir kadın ve bir adam açlık grevinde diye konuşuldu. Ardından neden sorusu geldi. KHK ile ihraç edilmişler cevabı KHK hukuksuzluğunu herkese anlattı. İşlerini geri istiyorlarmış… Dünya’nın ünlü yazarlarından, politikacılarından mesajlar geldi Nuriye’ye. CNN dünyanın 8 kadınından biri seçti. Yurt dışı basını Erdoğan’a kafa tutan kadın olarak yazdı. Aslında Erdoğan’a kafa filan tutmuyordu. Yapılan haksızlıkları teşhir ediyordu sadece. Nitekim suçlu suçunu üstlendi. İktidar Nuriye ve Semih hakkında “ama onlar terörist, lütfen bize inanın” kitapçığı çıkardı. Ne okuyanlar inandı, ne de çok fazla insan okudu. Nuriye hep gönüllerin direnişçisi oldu.
O günlerden beri iktidarın hedefi oldu Nuriye. Açlık grevi sona erdiğinde biraz dinlendi. Henüz çok fazla iyileşmemişti ama Bodrum’da Engin öğretmenin yanına gitti. Engin öğretmen de direniyordu. Birlikte uçurtma uçuracaklardı. Uçurtmaların üstünde “işimizi geri istiyoruz” yazacaktı. Bodrum’un dışında boş bir kır alanına gittiler. Tam uçurtmalarını uçuracaklardı ki polis geldi. Kimlik sordu. Önce vermek istemediler. Sonra uçurtmalarını uçurabilmek için vermek istediler kimliklerini ancak polisin niyeti bağcıyı dövmekti. Ortalığı karıştırıp gözaltına aldılar hepsini. Gözaltı bitip savcılığa çıkarken Nuriye hâlâ ters kelepçeliydi. Kelepçelerinin açılmasını istedi. Açmadıkları gibi kadın polis ‘yürü be‘ diyerek Nuriye’yi arkasından itekledi hırsla. Elleri ters kelepçeli Nuriye, bir yere tutunamadı, yüzükoyun gözaltı arabasının içine yuvarlandı. O gün Nuriye’nin dizini kırdılar. Aylarca metal bir aparat ve koltuk değneği ile gezdi.
Olmazdı. Bu yetmezdi. Madem halk yanındaydı o zaman kitabına uydurarak alırlardı intikamlarını. Yine bir gözaltı kararı çıkarttılar. Ancak kendisi gitti savcıya ifade vermeye. Büyük suçlar işlemiş, tweet atmıştı. Evet benim tweetlerim dedi. Hiçbirinde suç unsuru yok. Serbest bıraktılar, bilmem kaçıncı yurtdışı yasağı adli kontrolüyle.
Ama bitmezdi. Dinmedi Nuriye’ye öfkeleri. Hoş Nuriye de “uslu” durmuyordu açıkçası. Kimin adalet talebi varsa oradaydı. Ha bir de direnişçiler olarak Direnişler Meclisi kurmuş direnişçileri bir araya getirmiştik. Bülten çıkarıyorduk iki ayda bir. Resmi basın savcılığı ve vergi dairesi başvurusu yapılmış, savcılık iznimizi almış, vergi levhamızı asmıştık duvara. Bülten benim adımaydı. Ve kişi şirketiydi aslında. Şimdilerde meclisi de terörize etmeye çalışyorlar. Direnişi kırmanın en iyi yolu bu diye düşünüp itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Çok beklerler. Tepeden tırnağa meşru, tırnaktan tepemize yasal bir kurumuz.
Meclis olarak konser yapmak istedik KHK’larla ilgili. Şişli belediyesinden yerimizi aldık. Sanatçılar da tamam… KHK’lılar toplumun yarası ise iktidarın da yarası. Bir türlü ikna edemedi halkı işten attıklarının terörist olduğuna. Direnişçilere ve Nuriyemize öfkeleri bu yüzden. Konseri yasakladığını söyledi emniyet. Gerekçe göstermedi. Bir sürü yasa maddesi yazmıştı yasak kararına ama hangisini üzerimize atıyordu, hangi suçu işleyecektik bilmiyorduk. Mahkeme itirazının da cevaplanmaması için her şeyi ayarlamışlardı. Her şeyi kitaplarına uyduruyorlardı. İş ki bizim kitabımıza uymuyordu. Konser salonu önüne gittik. Uyarı bile yapılmadan gözaltına aldılar. Haklılıkta ısrarımızın dayağını yiyecektik. 4 gün gözaltında İstanbul emniyeti bize işkence etsin diye tutulduk. İktidarın Nuriye acısı geçmemişti. Nuriye’den parmak izi almak istediler. Bahane bu tabii. Yere yatırıp onlarca polis üstüne bastı. Sırtını kollarını ezdiler, kafasına postallarıyla bastılar, tekmelediler. Sen akademisyensin ha, böcek gibi ezeriz seni dediler. Nuriye’nin bedenine basarak yükseleceklerini sandılar. Ama Nuriye’nin bedeni halkı yükseltiyor, geri kalan herkesi alçaltıyordu. Burada da işkence gördü Nuriye. Herkesin gördüğünden biraz fazla. Çünkü o herkesten bir adım öndeydi.
Nerede görseler bir bahaneyle Nuriye’yi gözaltına almak, rezilliklerinin acısını çıkartmak adet oldu iktidar için. 5 Ağustos 2020 günü İdil Kültür Merkezi’ne röportaja gitti Nuriye. Baskın yapasıları gelmişti polisin. Âdet üzere İdil Kültür Merkezi yılda bir kaç kez basılır, her seferinde örgüt çökertilir, Türkiye ve dünya sorumluları yakalanır. Altı ay sonra örgütün Türkiye sorumlusu bi daha yakalanır, altı ay sonra bi daha… İşte o baskında Nuriye’yi de gözaltına aldılar. Yine işi kitaplarına uydurmaya çalışıyorlardı. Grup Yorum üyelerini de aynı gün gözaltına aldılar ama akşama bıraktılar. Mesaj veriyorlardı alttan alta. Grup Yorum’da suç unsuru göremedik bıraktık. Ama bakın bunlara 4 gün gözaltı süresi verdik. Burası çokomelli. Çokomelli olduğunu anlatmak için de baskını yandaş şeylerine haber adı altında servis ettiler. Dronla takip ettik bakın burası da çokomelli. Dron bu boru değil. Afili bir sözcük dron. Millet düğün görüntülerini dronla çekiyormuş çok önemli değil. Biz dronla takip ettik. Baktık Nuriye içeri girdi. Oturmuş röportaj için sohbet ediyorlarmış tam vaktinde yetiştik. Az daha çayın dibini getireceklermiş. Kıskıvrak yakaladık. Kapı filan da açıkmış ha bu örgüt toplantısında. Kapıyı hava sıcak diye açık bırakmışlar. Lan örgüt toplantısı kapı açık yapılır mı? Yakalarız işte böyle…
Neyse büyük operasyon bitti. Kitabına uymadı ama Vatan Emniyet binasına götürdüler 6 kişiyi. Nuriye de aralarında. 4 gündür gözaltında. Bu emniyet binasına girenler içeride küfür hakaret ve dayağın eksik olmadığını biliyor. 4 gün böyle geçti. Bugün Nuriye ve İdil Kültür emekçisi 5 arkadaş savcılığa çıkacak. Savcının görmeyeceği doğrudan tutuklamaya sevk edilecekleri söyleniyor. 40 bin polisi terörist diye ihraç eden devlet, polis fezlekelerine hâlâ kursuz güveniyor demek ki! Savcı polisin değil, polis savcının dediğini yapıyor. Ne güzel!
Biz iktidarın emri ile yapılan ne kitabına uydurulmuş gözaltılara, ne iktidarın emri ile alınmış mahkeme kararlarına inanırız. Biz Nuriye’nin sözüne, kalbine, bize dokunan ellerine, rüştünü ispatlamış direnişine inanırız. Gönlümüz ve aklımız Nuriye’dedir. Derhal serbest bırakılması için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Kimse halkın dostlarını, Nuriyemizi kumpaslarla suçlu ilan edemez, karalayamaz.
#NuriyeyiSerbestBırakın
Yetti eziyettiniz, işkenceniz. Halkın sabrını sınamayın. Bir gün bir yerde bir kıvılcım, iktidarınızı alaşağı eder de düştüğünüz yeri beğenirsiniz. Yeter!
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.
Yorumlar 1