İktidar kanadından AİHM kararına sert tepkiler geldi ve DemirtaÅŸ’ın serbest bırakılması yönünde verilen karar uygulanmazken, bir hafta sonra Kobani olaylarının iddianamesi kabul edildi. Böylelikle DemirtaÅŸ hakkında yeni bir dava daha açılmış oldu.
BaÅŸak DemirtaÅŸ, eÅŸi Selahattin DemirtaÅŸ’ın gözaltına alınışından itibaren kendisi ve kızlarının yaÅŸadığı 4 yıllık süreci anlattı.
Euronews’ten Dilek Gül’e konuÅŸan DemirtaÅŸ, “Yani AKP ve MHP’li olmayan herkes maalesef terörist. Bir de şöyle bir durum var eskiden yargılama mahkemelerde olurdu, ÅŸimdi öyle deÄŸil. Åžimdi iktidarın temsilcileri televizyonlarda yargıya neredeyse talimat verecek ÅŸekilde söylemlerde bulunuyorlar” dedi.
BaÅŸak DemirtaÅŸ’ın Euronews’te yer alan söyleÅŸisi şöyle:
AİHM DemirtaÅŸ ‘serbest kalmalı’ dediÄŸinde siz bu kararın uygulanacağını bekliyor muydunuz? Yani serbest kalacağını düşündünüz mü?
”Hayır düşünmedim. Selahattin’in tutuklanmasının hukukla alakalı olmadığını gördük. YaÅŸadığımız ihlaller, karşılaÅŸtığımız haksızlıklar, mahkemelerdeki hukuksuzluklar ve iddianamelerden bu durumun hukukla alakası olmadığını gördük. O nedenle biz Selahattin’in mevcut yasalara göre bir gün dahi tutuklu olmaması gerektiÄŸini biliyoruz zaten. Selahattin ve arkadaÅŸlarının özgürleÅŸmesinin yasalarla, Anayasa ya da hukukla alakalı olmadığını biz biliyorduk. Tabii ki bu kararın çıkması çok önemliydi, sevindirdi bizi. Çünkü hem Selahattin’in hem de diÄŸer HDP’li siyasetçilerin, belediye baÅŸkanlarının, Figen Yüksekdağ’ın, İdris Baluken’in, Bekir Kaya’nın ve adını sayamayacağım bir çok siyasetçinin siyasi rehine olduÄŸunu biz biliyorduk. AİHM kararı ile bu uluslararası anlamda belgelendi. Tarihe Selahattin DemirtaÅŸ kararı olarak geçmiÅŸ olabilir ama aynı zaman da Figen YüksekdaÄŸ kararı ya da haksız yere tutulan gazetecilerin kararı. Yani sadece HDP’lilerle ilgili bir karar da deÄŸil. Çünkü Türkiye’de haksız yere tutuklanan ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan bir çok insan var.”
”Türkiye’de hukuk ve adaletin iÅŸlediÄŸini düşünmüyorum. Sadece bugün ile ilgili deÄŸil. Türkiye’de tam bir demokrasi hiçbir zaman olmadığı için hukuk sisteminde hep sorunlar oldu. Hala devam ediyor ama özellikle son altı yılda hukuk düzeninin yerle bir olduÄŸunu düşünüyorum. Eskiden hiç beÄŸenmediÄŸimiz yasa ve Anayasa’ya göre kararlar alınırdı. Ama son altı yılda maalesef böyle deÄŸil. Özellikle iktidar partisi bekasını daha ne kadar sürdürülebilir diye mahkemelerde kararlar alınıyor. İktidar partisinin talimatlarına göre kararlar alınıyor. Belki çok istisnai durumlar olabilir ama genel olarak mahkemelerde durumlar böyle. Yasa ve Anayasa’nın çiÄŸnendiÄŸi, hukuk düzeninin kalmadığı bir toplumda yaşıyoruz. Bu çok sakıncalı bir durum. Åžu anda AKP’ye oy vermeyen hatta oy verse bile desteÄŸini sürekli yenilemeyen insanlar bile terörist olarak suçlanıyorlar. O nedenle hukuk sisteminin adil olduÄŸunu düşünmüyorum. Yargının tarafsız ve bağımsız olduÄŸunu düşünmüyorum. Sadece ben deÄŸil, toplumun büyük çoÄŸunluÄŸu böyle düşünüyor. Geçenlerde bir ankette toplumun yüzde 60’ının yargının bağımsız olmadığına inandığını gördüm. Bu çok kaygı verici bir oran. Bir ülkede hukuk düzeni olmazsa o ülkede kimse kendini güvende hissetmez. Ayrıca sadece siyaseten muhalif olmanızla alakalı da deÄŸil, ekonomi ya da herhangi bir ÅŸey ile ilgili iktidarın bir eksiÄŸini söylediÄŸinizde terörist oluyor, yargılanıyorsunuz. Yargının sopası sürekli başınızda duruyor. Yani mesela Türk Tabipleri BirliÄŸi terörist oluyor. Neden? SaÄŸlıkla ilgili eksiklikleri söylüyor. Barolar terörist oluyor. Ya da BoÄŸaziçi Üniversitesi öğrencileri terörist oluyor. Yani AKP ve MHP’li olmayan herkes maalesef terörist. Bir de şöyle bir durum var eskiden yargılama mahkemelerde olurdu, ÅŸimdi öyle deÄŸil. Åžimdi iktidarın temsilcileri televizyonlarda yargıya neredeyse talimat verecek ÅŸekilde söylemlerde bulunuyorlar.”
AİHM kararından sonra bu kez Kobani iddianamesi geldi. Hem CumhurbaÅŸkanı hem de İçiÅŸleri Bakanı ”DemirtaÅŸ teröristtir” dedi. Ne diyorsunuz?
”Çok talihsiz bir açıklama. Bir CumhurbaÅŸkanının yargılaması hala devam eden biri ile ilgili böyle bir açıklama yapması çok talihsiz. AİHM kararıyla Selahattin ve arkadaÅŸlarının terörist olmadığını bütün dünya biliyor. AİHM, siz bu insanları konuÅŸmalarından ve siyasi faaliyetlerinden dolayı cezaevinde tuttunuz diyor. Hatta daha büyük bir ÅŸey söylüyor; ”Siz bu insanları kendi iktidarınız için keyfi bir ÅŸekilde tutukladınız ve cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz.” Yani 18. madde ihlali öyle çok basit bir ihlal deÄŸil. Bunu görebiliyorlar ama görmek istemiyorlar. Kesinlikle keyfi bir tutuklama. AİHM kararındaki ihlalleri görürseniz, bunu daha iyi anlayabilirsiniz.”
Selahattin DemirtaÅŸ’ın tutukluluÄŸunun bu kadar uzun süreceÄŸini bekliyor muydunuz?
”Aslında Selahattin ilk tutuklandığında bu kadar uzun sürebileceÄŸini düşünmedim. Çok kısa sürede bırakılacağını düşünüyordum. Ama uzun sürdü. Aslında Türkiye’de geçmiÅŸten bu yana kötü deneyimlerimiz var. Siz eÄŸer tam demokratik bir ülkede herkesin eÅŸit, adil ve kardeşçe yaÅŸamasını istiyorsanız ve bu yönde bir mücadele yürütüyorsanız hele de Kürtseniz her zaman bir bedeli oluyor. GeçmiÅŸte daha farklı ÅŸekillerde ödedik, deneyimledik. 90’larda faili meçhuller, köy boÅŸaltmalar, iÅŸkencede katledilenler vardı. Bugün gelinen noktada yine kaderimize mahpusluk düştü. Evet böyle olmasını beklemiyorduk ama geçmiÅŸten de gelen böyle bir deneyimimiz maalesef var.”
Bu uzun tutukluluk, kararların uygulanmaması ne hissettiriyor size? Sonuç alınamıyor gibi bir duygu oluşturuyor mu?
”Aslında sonuçsuz bir yargılama süreci diyemeyiz. BeÅŸ yılın sonunda AİHM gibi bir kararımız oldu. Belki bugüne kadar Türkiye’de Selahattin ve arkadaÅŸlarının özgürlüğüne yansıyan bir durum olmadı. Ama bunu bütün dünyanın görmesi ve bilmesi, bize hak vermesi açısından bence bu bir sonuç. Umarım ileriki zamanlarda tutuksuzluluÄŸunun da gerçekleÅŸmesini saÄŸlayacağız.
İlk günden bugüne çok büyük bir algı yürütüldü. Hala da devam ediyor. İktidar bu yönde bütün gücünü kullanmaya devam ediyor. Biz bunun hem tanığı hem mağduruyuz. Mesela Selahattin’in ilk tutuklanmasına neden olan iddianamede bunu gördük. O kadar büyük bir algı yürütüldü ki Selahattin 142 yılla yargılanıyor denildi. Hatta siz 142 yılla yargılanan birini nasıl savunursunuz, bu bir terörist denildi. Bu gibi şeyler söylendi. Sonra iddianameye baktığımız zaman gördük ki siyasi faaliyetleri ve bunların haberleri hepsi. Yani konuşmaları, düşünceleri ve muhalafeti başka da bir şey yok. İddianameye bir sürü yalan yanlış şey koymuşlardı. Mesela, ilk iddianamede örgüt yöneticisi olarak gösteriliyordu. Buna delil olarak ne gösteriliyordu biliyor musunuz? ‘’Mercek’’ kod adlı biri. Bir ifade vermiş ve Selahattin’in örgüt yöneticisi olduğunu söylüyor. Sonra biz bu Mercek kim araştırılsın istedik. Sonra mahkeme heyeti böyle bir tanık yok dedi. Ve suçlama düşmedi, 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama devam ediyor işte. Yani böyle bir iddianame ile karşı karşıyaydık. Sonra herkes Selahattin halkı kin ve düşmanlığı sevk eden bir tweet atmış dedi. Böyle bir tweetin atılmadığını aylarca yıllarca söyledik. Sonra ortaya böyle bir tweetin atılmadığı ortaya çıktı. Bunu da ispatlamış olduk.
Åžimdi dönüp yeni iddianameye baktığımızda belki adlar deÄŸiÅŸiyor. Bu sefer Mercek deÄŸil, UlaÅŸ diye bir tanık göstermiÅŸler. Bu da tanık olmaktan çok uzak sadece tahmin ve yorumlarını söylemiÅŸ. Åžimdi de Selahattin Demirtaş’ın tweeti yok ama sahte DemirtaÅŸ Twitter hesabı var. İşte böyle yalanlara sığınıyorlar. Böyle bir hesap yok, biz biliyoruz bunu. Hukuki belge olmaktan uzak, neredeyse Google iddianamesi. Biraz daha iÅŸimiz var ama dönüp geriye baktığımızda çok daha iyi bir yerde olduÄŸumuzu düşünüyorum. Çok daha umutluyum, iddianameyi gördük. Ben AİHM Büyük Daire’de görülen duruÅŸmada oradaydım. O ana tanıklık ettim. Orada 17 tane bağımsız yargıç var. Orada hükümeti temsil eden hukukçuların ne kadar zor duruma düştüğünü gördüm. Gözlemledim. Bazı sorularda çok zor duruma düştüler. Yargıçlar ‘Siz bu insana terörist diyorsunuz ama baÅŸka kanıtınız var mı?’ sorusunu iki defa sordu. Çünkü birincisine yanıt alamadılar. Somut ne var dediler. Onlar da geçiÅŸtirdiler, belgeleri size sonra göndeririz dediler. Ama ÅŸimdi AİHM kararına bakınca görüyoruz ki o belgeleri sonra da gönderememiÅŸler. Çünkü gerçekten bir ÅŸey yok. Sadece siyasi faaliyetleri ve konuÅŸmaları. O yüzden umutluyum. Haklı olduÄŸumu biliyorum.”
İktidar yargı reformu geliyor dediÄŸinde temel beklenti DemirtaÅŸ’ın serbest kalacağı yönünde oldu. Hala reformlar olacak deniliyor. Ne bekliyorsunuz yargı reformundan?
”Aslında DemirtaÅŸ ve arkadaÅŸlarının dışarı çıkması için bir yargı reformuna ihtiyaç yok. Mevcut yasaların uygulanması bile tek başına yetecek. Çünkü çok keyfi. Hukuken Selahattin yargılanmıyor, siyaseten rehin tutuluyor. O nedenle yeni bir yargı reformuna ihtiyaç yok. Gerçekten bir ÅŸeyler yapmak istiyorlarsa, Türkiye’de bir ÅŸeylerin kötü gittiÄŸini düşünüyorlarsa mevcut yasa ve Anayasa’yı uygulamaları yetecek bence. Tabi ki Türkiye’deki yargı sisteminin iyileÅŸtirmelere ihtiyacı var her ÅŸey güllük gülistanlık diyemeyiz. Ama Selahattin’in ve arkadaÅŸlarının dışarı çıkması için mevcut yasaların uygulanması yetiyor. AİHM kararı var baÅŸka bir ÅŸeye ihtiyaç var mı? AİHM söyleyeceÄŸini söylemiÅŸ, derhal serbest bırakılmalı demiÅŸ.”
DemirtaÅŸ’ın evden ilk gözaltına alındığı güne dönersek, o gün nasıl bir gündü? Neler yaÅŸandı?
”Aslında o gece için bir gözaltı operasyonu demek belki eksik kalır. Yani Selahattin o gece bizlerden ailesinden adeta kaçırıldı. Çünkü Selahattin daha iki gün önce yurt dışından gelmiÅŸti ve gün boyunca da evdeydi. Sabah kahvaltı yaptık, ben okula gittim. O da evdeydi. Gün boyunca istedikleri bir anda gelip Selahattin’i evden alıp dedikleri gibi gözaltı operasyonu yapabilirlerdi. Bunu tercih etmediler. Gece saat 01.20 sularında kapımız adeta kırılırcasına çalındı. Bizim binanın 500 metre ötesinde bile polisler vardı. O sırada ne olduÄŸunu anlamadım, bu sıradan bir gözaltı operasyonuna benzemiyordu. Kapıyı kıracaklarını söylediler ben de çocukların evde olduÄŸunu ve korktuÄŸunu söyledim. Sonra da kapıyı açmak durumunda kaldım. Selahattin de hazırlanmaya devam ediyordu. Derken onlardan biri hızlı bir ÅŸekilde içeriye girdi. Bir sürü kar maskeli insan kapının önünde bekliyordu. Hatta sonra her katta ve yangın merdiveninde kar maskelilerin olduÄŸunu öğrendim. KomÅŸular ne olduÄŸunu tahmin edip kapıya çıkmaya çalışmışlar onlara silah doÄŸrultup kapıyı açmayacaksınız denilmiÅŸ. O nedenle o gece Selahattin’in adeta bizlerden ailesinden kaçırıldığını düşünüyorum. Özellikle olaÄŸanüstü bir ÅŸey yaratmak istediler. Yoksa 6 milyon oy almış bir partinin eÅŸ genel baÅŸkanına gelir gözaltı kararı olduÄŸunu söylersin ve kendisi de gelir zaten. Kaçmak istese daha iki gün önce yurt dışından gelmiÅŸ ve hatta dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra da defalarca yurt dışına gitti geldi bu süreçte. Tutuklanacağını bile bile geldi. Tutuklandığının sabahında kahvaltıda çocuklarla konuÅŸtuk, onları hazırlamaya çalıştık. Selahattin böyle bir ÅŸeyin olabileceÄŸini söylemiÅŸti. Selahattin bunu öngörüyordu ve o burada kalıp mücadele etmeyi tercih etti.”
Selahattin DemirtaÅŸ’sız geçen dört yıllık zamana baktığınızda kaçırmasını istemediÄŸiniz ve keÅŸke dediÄŸiniz anlar neler oldu?
”O kadar an var ki bununla ilgili. Özellikle çocuklarla ilgili. Hep ah ÅŸimdi burada olsaydı da Dılda’nın ÅŸu dediÄŸini dinleseydi, ÅŸu sohbetini görseydi diyorum… Ya da Delal’i görebilseydi dediÄŸim çok anlar oluyor. Çünkü Selahattin tutuklandığı gün daha çocuklardı, ÅŸimdi iki genç kızım var artık. Bana arkadaÅŸlar, yoldaÅŸlar. Selahattin bunu tabii ki biliyor ve hissediyor ama görse dediÄŸim anlar çok oluyor. Mesela ÅŸu geliyor aklıma; Selahattin’in bir ÅŸarkısı vardı cezaevinde paylaÅŸtıkları, bize telefonda mırıldanmıştı. Delal ile Dılda bunu notaya dökmeye çalışmışlardı ve döktüler sonunda. Ama deÄŸiÅŸik deÄŸiÅŸik versiyonlarını yaptılar ve yaparken de çok eÄŸlendiler. Ben iÅŸte o an keÅŸke Selahattin de burada olsaydı dedim. Sonra aklıma o anı kameraya çekmek geldi, çektim de. Belki sonra Selahattin ile izleyebiliriz.
Aslında tek başına deÄŸilim. Yani Selahattin fiziken yanımızda deÄŸil ama hep yanımızda. O yüzden tek olduÄŸumu düşünmüyorum. Ben Selahattin’den bir çok konuda öneri istiyorum onun da önerileri oluyor. Kızların O’na danıştığı ve destek istediÄŸi durumlar oluyor. Mesela bir kedi almayı düşünüyordu kızlar. Benim geçmiÅŸten gelen bir korkum var kedi konusunda. Ama kızlar epey bir kulis yaptı Selahattin’le. Sonra demokrasi kazandı. Üçe bir kalınca ÅŸimdi evde bir kedimiz var. Bunun gibi bir çok konuda onun ne düşündüğünü merak ediyoruz.”
Yeni roman yazıyor. Yazdığı her bölümü bize gönderiyor biz de kızlarla bilgisayara geçiriyoruz. Her yeni bölümde çok heyecanlanıyoruz. Hala yazmaya devam ediyor ama biz neredeyse yarısını bilgisayara geçirdik.
Pandemi nedeniyle cezaevi görüşlerine sınırlamalar getirildi. Sizin cezaevi trafiğiniz nasıl etkilendi bu durumdan?
”Selahattin ile bugün konuÅŸtuk. Yeni roman yazıyor. Yazdığı her bölümü bize gönderiyor biz de kızlarla bilgisayara geçiriyoruz. Her yeni bölümde çok heyecanlanıyoruz. Hala yazmaya devam ediyor ama biz neredeyse yarısını bilgisayara geçirdik. Zaman veremiyorum çünkü geçen mektupta Selahattin bazen saatlerce romanı düşündüğünü ama bazen de hiç yazmak istemediÄŸini söylemiÅŸ. O nedenle yazarımızın durumuna baÄŸlı.
Bu koronadan sonra daha sık mektuplaÅŸmaya baÅŸladık. Görüşmeler sınırlandırıldı biliyorsunuz. ÖrneÄŸin haftada iki defa mektup gönderiyoruz. Her gün mutlaka fotoÄŸraflar çekiyoruz, gönderiyoruz. Çünkü Selahattin bütün bunları çok merak ediyor, hem bizi hem neler yaptığımızı. Kızların durumunu… Önce genel olarak saÄŸlık durumlarımızı soruyoruz. O genelde Diyarbakır’ın hava durumunu çok iyi takip ediyor. Geçen gün Edirne’de yaÄŸmur yağınca ”Size yaÄŸmur yolladım bir kaç güne gelir” dedi. Ben de az gönderdin, cimrilik yapmışsın dedim. Dılda kedisinin fotoÄŸraflarını çekiyor onları gönderiyor. Kitap önerileri yapıyor. Hatta bununla da kalmıyor bize de gönderiyor. Delal son hafta babasının gönderdiÄŸi üç kitabı bitirdi.”
Kızlarınızın Türkiye’deki siyasete, hukuk ve adalet sistemine nasıl bakıyor? Babalarının yargılama süreci bakışlarını nasıl etkiledi?
”Aslında ÅŸu anda iki muhalif genç kadın yetiÅŸiyor. Siyasetle çok ilgililer. Ne olup bittiÄŸini sürekli takip ediyorlar. Hatta büyük kızım Delal 17 yaşında, bazen ilk haberleri ondan öğreniyorum. Küçük kızımın da sistem ile ilgili ama özellikle eÄŸitim ile ilgili çokça eleÅŸtirileri oluyor. Hatta geçenlerde Dılda, BoÄŸaziçi eylemi ile ilgili şöyle dedi; Biz üniversiteye gidersek daha özgür bir ortamda eÄŸitim alacağız diyorduk ama o da gitti. Çok daha hızlı olgunlaÅŸtılar diyebilirim. Bazen benim ufkumu da açıyorlar çok farklı yerlerden bakabiliyorlar.”
Öğretmenliği bıraktınız. Siyasetin hem içinde hem dışındasınız. Bu yeni ortam size nasıl hissettiriyor?
”Ben öğretmenliÄŸi çok severek yapıyordum. Öğrencilerimi çok seviyordum. Hatta çok da özledim açıkçası. Ama biraz böyle bir tercih yapmak zorunda kaldım. Özellikle son iki sene artık koÅŸullar çok zorlaÅŸtı. O nedenle hem öğrencilerimi maÄŸdur etmek istemedim hem de bu zorluklarla ilgili Edirne’den yana tercihimi kullanmak durumunda kaldım. Çok zor bir süreçti benim için tabi ki bütün bu olanlar olmasaydı da ben öğretmenliÄŸe devam edebilseydim. Ama olmadı. Bu dönemde mücadeleyi bu ÅŸekilde yürütmem gerekti.”
2019’da İstanbul’da Selvi KılıçdaroÄŸlu ve Dilek İmamoÄŸlu ile bir kahvaltıda bir araya geldiniz. Nasıl gerçekleÅŸti bu buluÅŸma? Ne hissettirdi size ve devamı olacak mı?
”İstanbul’dan Edirne’ye giderken bir yemeÄŸe davet edildik. Selvi Hanım ve Dilek Hanım ile birlikte. Hatta bana bir doÄŸum günü sürprizi de yapmışlardı. Aslında tamamiyle insani temeldeydi. Ama fazla abartıldı ya da farklı yerlere çekildi. Toplumda siyasetin dili çok kutuplaÅŸtırıcı ve ayrıştırıcı olduÄŸu için farklı siyasi düşüncelerden üç kiÅŸinin bir araya gelip sohbet edebilmesi, kendi düşüncelerini birbirleri ile paylaÅŸmaları hatta bazı ÅŸeylerde belki ortaklaÅŸmalar yadırgandı. Aslında olması gereken buydu, yadırganacak olan o kutuplaÅŸtırıcı, ayrıştırıcı ve ötekileÅŸtirici dili kullananlar. O yüzden gayet keyifli bir sohbetti. Hatta zamanımız olmadığı için kısa sürdü ama o gün de konuÅŸtuk, daha sonra bir araya gelip sohbetimizi devam ettireceÄŸiz. Selvi Hanım ve Dilek Hanım’ı basından tanıyordum ama yeni insanlarla tanışmak ve farklı siyasi düşüncedeki insanları dinlemek, onların görüşlerini hatta önerilerini dinlemek güzeldi. Ben deÄŸiÅŸik deÄŸiÅŸik insanları tanımayı çok seviyorum o yüzden keyifliydi.”
Eşiniz çıkınca hayalini kurduğunuz bir planınız var mı? En çok neyi özlediniz?
‘’Selahattin’le her ÅŸeyi özledik ama en çok sohbet etmeyi özledik. Bugün bile telefonda 10 dakika süremiz vardı, sözümüz yarım kaldı. Belki ilk etapta bir kahvaltı sofrasında uzun uzun sohbet etmeyi çok özledim.”
Size bu süreçte en çok güç veren ne oldu?
”Bana bu süreçte en çok haklı olduÄŸumu görmek güç veriyor. Bir ÅŸeye inanıyorsanız, inandığınız ÅŸey için mücadele ediyorsanız çok güçlü oluyorsunuz. Tabi bunun için çok destek gördüm hem Diyarbakır’dan hem de Türkiye’nin her tarafından. Her kesimden farklı insanlar bir haksızlık olduÄŸunu söylüyor. Bu Türkiye ile de sınırlı deÄŸil. Çok moral de buluyorum bunlarla.”
Bu dört yıllık süreçte en unutamadığınız anınız ne oldu?
”Selahattin’i ilk görmeye gittiÄŸim zaman… Selahattin önceden bana avukatları aracılığıyla bana X-ray cihazı nedeniyle uygun giyinmem konusunda uyarıda bulunmuÅŸtu. Ben de ona göre giyinip gittim. 15 gün sonra ilk kez Selahattin’i göreceÄŸim. Ancak X-ray cihazından geçemiyorum. Ötüyor sürekli. Ben de kaygılanmaya baÅŸladım. Çünkü bana öterse geçemezsiniz deniliyor sürekli. Sonra oradaki bir memur arkadaÅŸ kotunuzun düğmesi ötebilir onu tutarak geçin dedi. Sanırım onuncu denememde ötmeden geçebildim. Orada sevinçten zıpladım, hatta oradaki memur arkadaÅŸlar da bana güldü. Selahattin’i gördüm, iyiydi. Sonra eve döndüm. Herkes Selahattin’i merak ediyor. Selahattin’in kız kardeÅŸi Bahar benden görüşme ortamını tariflememi istedi. Ben de görüşme ortamını anlatıyorum telefonla konuÅŸuyorduk, cam vardı, tel örgü ve demir parmaklık yoktu dedim. Daha sonra bir dahaki görüşe Bahar ile gittik, görüşme odasına girdik. Sonra Bahar bana döndü, BaÅŸak abla pembe demir parmaklıklar var dedi. Ve ben ilk görüşte bunu görmemiÅŸtim. 10 cm aralıkla demir parmaklık varmış ama direkt Selahattin’in gözlerine bakıp konuÅŸtuÄŸum için görmemiÅŸtim. Sadece cam olarak tariflemiÅŸtim. Bir keresinde de kapalı bir görüşte Selahattin ile bakışlarla konuÅŸtuk. Sonra memur bir arkadaÅŸ geldi dedi ki bir ÅŸey mi oldu. Biz de dedik ki hayır bir ÅŸey olmadı. Daha sonra memur telefonda sesiniz gelmiyor diyince, Selahattin yapmayın arkadaÅŸlar karımla bakışamayacak mıyız diye sordu. O da unutamadığım anlardan biri.”