Arat Barış
20. Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü ödülleri, bu sene hasta tutsak Aysel Tuğluk ve Taksim Dayanışması’na verildi. 9 Mayıs akşamı İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan törende; Ayşenur Zarakolu’nun yaşam öyküsü anlatıldı ve oğlu Deniz Zarakolu söz alarak ülkedeki baskı ortamına kısaca değindi. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de bir konuşma yaparak cezaevlerindeki sorunları ve Aysel Tuğluk’u anlattı, aynı zamanda Gezi Davası tutuklularına selam gönderdi.
Törende gazetemiz yazarı Aslıhan Gençay, Aysel Tuğluk adına ödülü HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir’e takdim etti. Gençay konuşmasında şunları belirtti: “Düşünce ve ifade özgürlüğü ödülünü cezaevindeki bir kadına vermek de bizim ülkemize yakışırdı tabii, şaşırmıyoruz ama kanıksamıyoruz da. Asla da kanıksamayacağız.
Ben, 90’larda üniversitede solculuk yaptığım için işkence tezgâhlarından geçip 10 yıla yakın cezaevinde kaldıktan sonra 2016’da bu cezanın 5 yılı eksik kalmış diye tekrar tutuklandım ve geçen sene çıktım. Son 5 yılda 5 cezaevi dolaştım, Sincan, Tarsus, Kayseri, Sivas Açık ve Sivas Kapalı. Tüm sevklerim sürgündü, sürekli cezalandırılıyordum çünkü cezaevleri de ülkenin mikro kozmosu gibidir. Cezaevlerinde bana sürekli “Sen gazeteci değil teröristsin.” deniyordu fakat her defasında hakkımda açılan saçma sapan soruşturmalar, verilen cezalar düşüyordu.
2018’de Adalet Bakanlığı beni cezaevindeki gazeteciler listesine almıştı fakat bu benim hayatımda bir şeyi değiştirmedi. Benim ve benim gibi arkadaşlarımın gazetecilik anlayışı, güçlülere karşı mazlumların yanında olmak, devleti ve organlarını halk adına denetlemek, kamuoyuyla paylaşmak sesini duyuramayanların sesi olmaktır.
Gazetecilik suç değildir desek de bu anlayışla yapılan gazetecilik evet ve maalesef suçtur bizim ülkemizde. Yandaş gazetecilik suç değildir. Açık açık söylenmez bu, mutlaka bir terör örgütü kılıfıyla tutuklanır gazeteciler ve diğer muhalifler. Ben de bunlardan biriydim ve hâlen aynı anlayışla gazetecilik yapmaya devam ediyorum.”
İNSANLARIN BİAT ETMELERİ BEKLENİYOR
Gençay ayrıca şunları söyledi: “Türkiye cezaevlerinde artık 90’lardaki gibi katliamlar yaşanmasa da, kaba işkenceler azalsa da çok ciddi bir çökertme, ezme, bitirme politikası yürütülüyor. Geçmişte Almanya’da RAF’a yönelik hayata geçirilen, İspanya’da ETA için yürürlüğe konan politikalar, bizim ülkemizde herkese uygulanıyor. Önce yalnızlık, umutsuzluk, çıkışsızlık, yalıtılmışlık yaratılıyor ve bu kuşatmanın ortasında insanlardan biat etmeleri, korkuyla ilkelerinden vazgeçmeleri bekleniyor.
Bugün Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar da aynısıdır. Hayatı boyunca kendisi için, kendi çıkar ve ikbali için hiçbir şey yapmamış, gerek karakteri gerek avukatlık mesleği ve siyasetçi kimliğiyle hep ama hep başkalarını, ezilenleri savunmuş, onlar için çalışmış, kendi hayatını feda etmiş pırıl pırıl bir kadından bahsediyorum ve bugün ona reva görülen zulüm tam da bu yüzden. Çünkü Aysel sistemin istediği bencil insan tipinin tam tezadı. Herkes biliyor ki Aysel’in belleği zamanla yok olsa da inadı, direnci yok olmayacak. Ben inanıyorum Aysel oradan çıkacak, ama başka Aysel’ler, Aslı’lar hep olacak cezaevlerinde. Biz dışarıdakiler, her zaman içeridekilerin yanında olmalı, onları unutmadığımızı ve asla yalnız bırakmayacağımızı pratiğimizle söyleyebilmeliyiz. Mevcut çökertme politikalarını boşa çıkarmanın tek yolu bu gibi görünüyor şimdilik.”
Eren Keskin’e verilen cezayı istinaf mahkemesinin onaylamasına da değinen Gençay; “Kimsenin artık bana ne deme lüksü yok. Şimdi Sevgili Eren Keskin, başı sıkışan her kesimin imdat diye koştuğu ilk isim de tehlike altında. İstinaf saçma sapan bir cezayı onayladı ve Yargıtay kararı bekleniyor. İşte ben bu bekleme durumunu sevmiyorum, beklememeli, gözümüzün önünden alınıp onun da bu kuşatmanın ortasına çekilmesine izin vermemeliyiz diyorum.
Cezaevlerindeki Aysel Tuğluk gibi güçlü tüm kadınlara, dışarıdaki tüm güçlü kadınlara selam göndererek vermek istiyorum bu ödülü ve tekrar onore olduğumu belirtmek istiyorum.” diyerek sözlerini bitirdi.