Özgür Gündem Gazetesi Bitlis muhabiri 19 yaşındaki Ferhat Tepe, 28 Temmuz 1993 tarihinde şehir merkezinde bulunan evinde çıktığı esnada 3 kişi tarafından 65 AD 095 plakalı beyaz Renault Toros’a bindirilerek kaçırıldı. O anlara tanık olan iki çocuğun durumu bildirdiği Tepe ailesi, hemen karakol, emniyet ve valiliğe başvursa da gözaltına alındığı kabul edilmedi.
Tepe’nin kaçırıldığı araba ertesi gün Mahallebaşı Polis Karakolu önünde park halinde görüldü.
TÜRK İNTİKAM TUGAYI
Tepe’nin kaçırmasının ardından o dönem Demokrasi Partisi (DEP) Bitlis İl Örgütü Başkanı olan babası İshak Tepe’yi telefonla arayıp, kendilerini “Türk İntikam Tugayı” olarak tanıtan kişiler, oğlunun serbest bırakılması karşılığında PKK tarafından alıkonulan bir grup turistin serbest bırakılması ile birlikte 1 milyar TL fidye istedi. Aynı kişiler baba Tepe’den DEP’in kapısına kilit vurulmasını da istedi.
Kendisini arayan kişilerin ses kayıtlarını kaydeden baba, bu kayıtlarla başvurduğu adli mercilerden de sonuç alamadı.
11 GÜN SONRA CANSIZ BEDENİ BULUNDU
Tepe’nin cansız bedeni kaçırıldıktan 11 gün sonra 8 Ağustos günü Elazığ’daki Hazar Gölü yakınında bulundu. Hazırlanan ilk otopsi raporunda Tepe’nin ölüm nedeni kayıtlara “yüzme bilmemesi” şeklinde geçirildi.
TÜRKİYE MAHKUM EDİLDİ
Çocuklarının cenazesini bulduktan sonra bu kez faillerin ortaya çıkarılması için adalet mücadelelerini sürdüren Tepe ailesi, etkin bir soruşturma ve kovuşturma süreci yürütülmemesi üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Dosyaya inceleyen AİHM, Tepe’nin “yaşam hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle Türkiye’yi 28 bin Euro tazminat ödemeye mahkum etti. Fakat Tepe ailesinin bu karar sonrası yaptığı tüm suç duyuruları da sonuçsuz kaldı.
Ferhat Tepe’nin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkence esnasında gördüğünü söyleyen 14 kişi ise hiçbir zaman dinlenmedi.
Ablası Ayşe Tepe Doğan ile kardeşinin çocukluğunu, lise yıllarında toplumsal olaylara olan ilgisini, Özgür Gündem Gazetesi’nde muhabirliğe başlaması ile kaçırılmasından katledilmesine uzanan süreçte yaşananları ve adalet beklentilerini Mezopotamya Ajansı‘ndan Mehmet Aslan‘ anlattı.
İKİZ GİBİYDİK
Abla Doğan, kardeşi ile aralarında sadece bir yaş farkı olduğunu, bu yüzden her adımlarını birlikte attıklarını ve adeta ikiz gibi yaşadıklarını söyleyerek başlıyor anlatmaya.
Kardeşinin çocukluğunda çok sakin biri olduğunu, yaşanan olumsuz olaylara farklı şekilde yaklaştığını dile getiren abla Doğan, kardeşinin özellikle kavgaları ayırma, bitirme konusunda çabasının dikkatini çok çektiğini belirtti.
VEDAT AYDIN’IN CENAZESİNE KATILDIĞI İÇİN TUTUKLANDI
Kardeşinin yurtseverlik bilincinin ise lise yıllarından itibaren netleşmeye başladığını söyleyen Doğan, “Yurtsever bir çevremiz vardı. Kitap alır ortak bir şekilde okur, üzerinde tartışırdık. Yurtseverliği daha da ete kemiğe bürünmeye başladı. Newroz’a katılması olsun, Körfez Savaşı sırasında katıldıkları etkinliklerin yanı sıra Vedat Aydın’ın cenaze törenine katılması olaylara olan ilgisinin büyüklüğünü gösterdi. Hiç tereddüt etmezdi. Zaten Aydın’ın cenazesine katıldığı için tutuklandığında henüz 17 yaşlarındaydı” dedi.
‘HAKSIZLIĞA KARŞI ÇOK DUYARLIYDI’
Daha sonra üniversiteye başladığı için kardeşi ile yollarının o dönem ayrıldığını dile getiren Doğan, “Ben İstanbul’dayken, Özgür Gündeme yaptığı başvuru kabul edilmişti. O dönemler köy boşaltmaları, yakmaları yaşanıyordu. Özellikle bu durumla ilgili çok haber yaptı. Durmadan bölge, köy toplantılarını takip eder, yazardı. Ferhat toplumsal meselelere, haksızlığa karşı çok duyarlıydı. Her zaman bir şey yapması gerektiğini biliyordu. Kürt kimliğinin farkındaydı. Kimliğine yönelik bir baskının olması ve insanların cezaevine girmesine karşı duyarlıydı” diyerek kardeşini anlatmayı sürdürdü.
İŞKENCE GÖRDÜ
Yaptığı haberler nedeniyle tutuklanan kardeşinin 3 ay boyunca Diyarbakır Cezaevi’nde işkence gördüğü aktaran Doğan, kardeşinin gördüğü işkencelere rağmen haber kaynaklarının ismini vermediğini belirtti. Bu direncinden ötürü kardeşinin daha çok göze battığını söyleyen Doğan, şöyle devam etti: “Ferhat’ın bu tutumu devletin nezdinde çok rahatsız edici oldu. Diyarbakır Cezaevinde’yken, çok yoğun işkenceler gördü ama yine de çıktıktan sonra devam etti. Ferhat’ın sakinliği ve dinginliğinin arkasında bir direnç vardı. Çok direnen bir çocuktu ama bunu bağırarak ya da çağırarak yapmayan bir çocuktu.”
HABERİNİ GAZETEDE OKUDU
Abla Doğan, kardeşinin kaçırıldığı haberini ilk Özgür Gündem Gazetesi’nden gördüğünü de paylaştı. Doğan, “O zamanlar telefon yoktu. Sabah telaşından olacak ki annem bana haber verememiş. Her sabah aldığım çalıştığı gazetenin ilk sayfasında Ferhat’ın kaçırıldığını gördüm. Büyük bir şok yaşadım. Kürdistan’da birinin kaçırılması demek, bir daha onu görmemek demektir. Onu hissettim o zaman çok büyük bir şok yaşadım. Özgür Gündem de o zaman Kadırga’daydı. Ben de hemen oraya gittim. O zaman Yaşar Kaya, Gurbeteli Ersöz vardı” şeklinde konuştu.
Daha fazla bilgi edinmek için Bitlis’e geldiğini ifade eden Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bitlis’e gittiğimde kaçırıldığı esnada iki çocuğun duruma tanıklık ettiğini öğrendim. Bu çocuklar daha sonra mahkemelerde tanıklık da etti. Tabi daha sonra bir grubun ailemi aradığını öğrendim. Talepleri ve tehditleri olmuştu. Babam o görüşmeleri kayıt altına alıp, polise ve savcıya gitti. Ama askeri telefonlar olduğu için yerleri tespit edilmedi. 10 gün boyunca aramalar devam etti. Ferhat’ı gözaltına aldıkları üçüncü günde katlediyorlar. Ancak 10 gün boyunca aileye işkence etmek için arıyorlar. Bizi teslim almaya çalışıyorlardı. Daha sonra Ferhat’ın yerini söylediler. Onu kimsesizler mezarlığından alıp, Bitlis’te defnettik.”
Yargı süreci esnasında Ferhat’ın Diyarbakır’a götürüldüğü, burada gözaltında tutulduğu sırada onu görenlerin çıktığını ve bu kişilerin gözaltına bulunan bir kişinin ‘Benim adım Ferhat Tepe, Özgür Gündem Gazetesi muhabiriyim. Kaçırıldım’ diye sürekli ses çıkardığı yönünde beyanlarda bulunduğunu belirten Doğan, o süreci şöyle anlattı: “Biz hemen iç hukuk yollarına başvurduk ve tanıklar Ferhat’ın orada olduğuna dair ifade verdiler. Daha sonra tanıklar tehdit edildiği için tanıklıklarını geri çektiler. Geri çektikleri için de buradaki dava düştü. Biz daha sonra AİHM’e gittik. Tanıklar ifadelerini geri çektikleri için ses kayıtlarını sunduk ama ses kayıtlarını kabul etmediler. AİHM daha sonra Ankara’da mahkeme kurdu ama fail Korkmaz Tağma (dönemin Tatvan Tugay Komutanı, Tuğgeneral) gelmedi. AİHM daha sonra yaşam hakkının ihlal edildiğine dair mahkum etti Türkiye’yi.”
AVUKATLARI DA ÖLDÜRÜLDÜ
Abla Doğan, yargılama sürecinde Korkmaz Tağma’nın babasını arayıp ‘çok ileri gidiyorsunuz’ diyerek tehditlerde bulunduğunu da dile getirdi. Kardeşinin cenazesini almaya giden avukatları Şevket Epözdemir’in birkaç ay sonra kaçırılıp, cenazesinin işkence edilmiş halde bulunduğunu hatırlatan Doğan, “Tağma, kardeşimin ve avukatının failidir. Bunda ısrarcıyız” diye belirtti.
‘FAİLLERİN CEZALANDIRILMASINI İSTİYORUZ’
Tağma’nın sonraki yıllarda olaylarla ilgili çıkan tüm haberlere erişim engelli getirttiği bilgisini veren Doğan, “O kadar ileri gidildi ki Adalet Bakanlığı’nın sitesine bile erişim engeli getirtiyor. Hukuki süreç böyle devam ettiği için dosya zaman aşımına uğradı ve biz şu anda hiçbir şey yapamıyoruz. Her hafta Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’na gidip faillerin cezalandırılmasını istiyoruz. İnsanlığı karşı işlemiş bir suçu kabul etmediğimiz için bu zaman aşımının ortadan kaldırılmasını ve faillerin mutlaka yargılanmasını istiyoruz” dedi.
Doğan, devamında şunları söyledi: “Kürdistan da ‘faili meçhul’ denilen ama faili belli olan binlerce cinayet, katliam işlendi. Maalesef bunların failleri yargılanmıyor. Çok büyük bir zulüm yaşandı orda. Biz yaşanan bu acıların tekrarlanmamasını istiyoruz ve bunun tekrarlanmaması için mutlaka yüzleşmenin gerektiğini istiyoruz. Biz Cumartesi Anneleri olarak bir daha orada bir kayıp yaşanmasın diye orada oturuyoruz. Bunun olması için faillerin yargılanması gerekiyor. Bu yüzleşme yaşanmadığı sürece biz orda oturmaya devam edeceğiz. Bu iktidarda bunu bize gösteriyor ki yüzleşme olmadığında bu katliamlar devam edecek maalesef. Hala kayıplar var”
‘DEVLET AKLI DEĞİŞMEDİ’
Kardeşinin cinayetinden yıllar sonra bugün HDP İzmir İl Örgütü’nde katledilen Deniz Poyraz’a işaret eden Doğan, devlet aklının değişmediğini ifade etti.
Bu katliamların yaşanmaması için mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Doğan, sözlerini “Bu olaylardan Kürtler çok zarar görüyor, en çok Kürtler katlediliyor. Bunu önlemenin yolu örgütlenerek mücadele etmektir. Galatasaray Lisesi bizim için özel bir mekan, orada mesajımızı daha güçlü bir şekilde veriyoruz. Bundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Gülistan Doku mesela hala bulunmuş değil, o küçücük memlekette. Israrla Türklük kimliği adı altında hiç kimseye yaşam hakkı tanınmamaktadır. O yüzden ısrarla mücadele etmek gerekiyor” diyerek noktaladı.