Åžakran Cezaevi’nde sıkça gündeme gelen dergi ve kitap yasaklarına bir yenisi daha eklendi.
İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunan Şakran Kadın Kapalı Cezaevi idaresinin keyfi olarak kitap toplatma kararı aldığı, duruma tepki gösteren mahkumların iki haftadır eylem yaptığı öğrenildi.
Tutuklu Didem Akman’ın annesi Zülfiye Akman kamuoyuna duyarlılık çaÄŸrısında bulundu.
Zülfiye Akman’ın açıklamaları şöyle;
Ben Åžakran Kadın Kapalı Hapishanesinde tutuklu bulunan Didem Akman’ın annesiyim. Hapishanedeki tecrit uygulamalarının, hak gasplarının son bulması için çaÄŸrı yapmak istiyorum.
Birçok hapishanede tutsakların hakları gasp ediliyor. Kızım ve arkadaşları yaşadıkları bir hak gaspına karşı 2 haftadır eylem yapıyorlar, bundan bahsetmek, onların seslerini duyurmak istiyorum.
Ä°dare yönetimi, tutsaklara “Elinizdeki fazla kitapları bir yere koyun” demiÅŸ, onlar da koymuÅŸlar. Daha sonra hücreleri arayıp, “Siz bizden kitap saklıyorsunuz” diyerek ellerindeki tüm kitapları almışlar.
Fakat idareden gizli nasıl kitap saklanabilir? Her şey onların denetimi altında gelişiyor. Sürekli arıyorlar, arama yapıyorlar.
Kitapların hepsi onlara ait değil, tahliye olanların kitapları da var içlerinde. Suç yüklüyorlar. Onlar da bu duruma karşı doğru dürüst uyumadan kapı dövüyorlar, sloganlar atıyorlar, haklarını istiyorlar. Kızım ve arkadaşları Güzin ve Tuğçe 2 haftadır uyumuyorlar. Dört duvar arasında tutsaklar kitap okumadan ne yapabilir? Bu onlar için çok değerli. Ben onların seslerini duyurmak, herkese seslenmek istiyorum.
Kitapları sınırlıyorlar. 2 ayda bir kitap alıyorlar. 2 aya kadar onlar ne okuyacak ne yazacak. Sakıncalı diyorlar kitap ve dergiler için, yani her cezaevine alınan kitap ve dergiler bunlar. Bir tek Şakran Cezaevindekiler için mi sakıncalı?
Kızım ve arkadaşları da bunu ve diğer yasak-tecrit uygulamalarını protesto ediyorlar.
Kızım 2016’da Åžakran’a getirildi. Ankara’da havalandırması 4 saatti. Ä°zmir’e geldi 1 saat oldu.
Åžartların iyi olmadığına dair Adalet Bakanlığı’na dilekçeler verdik. “Ya koÅŸulları iyileÅŸtirilsin” “Ya da koÅŸulların uygun olduÄŸu yere sevk edilsin” dedik. Bu tecrit uygulamalarına karşı bir sürü oturma eylemleri, hücre yakma eylemleri yaptılar. Çok kez ölümden döndüler. Ama kızım bu uygulamalara artık dayanamadı.
Tecridin sürmeye devam etmesinden dolayı bedenini ölüme yatırdı. Cezaevi şartları iyileştirilsin diye kızım 206 gün Ölüm Orucu yaptı.
Durumu çok kötüydü, yalnızdı, refakatçi verilmiyordu. Üzerine pis sular akıyordu, banyo yaptırmıyorlardı. Gürültüden sabahlara kadar uyuyamıyordu. Zamanla görme kaybı yaşadı. 64 kilodan 30 kiloya kadar düştü. 4 kez görüşmenin ardından şartları kabul edildi ve kızım Ölüm Orucunu bıraktı. Talepleri birkaç gün daha kabul edilmeseydi onu kaybedebilirdik. Kızım, Ölüm Orucunu bırakırken şartları uygulanmazsa tekrar devam edeceğini belirtti.
Ben bundan çok korkuyorum. Ben kızımı tekrar ölümle pençeleşirken görmek istemiyorum. Gözümün önünden gitmiyor hali, resmen kızım can çekişiyordu. Gece bakıyordum nefes alamıyordu, eli ayağı buz gibi oluyordu. Korkuyordum.
3 ay tedavi gördü hastanede, hala iyileşmiş değil, belirli rahatsızlıkları devam ediyor. Ben bir daha kızımı bu halde görmek istemiyorum, hak gaspları son bulsun istiyorum. Pandemi bahanesiyle her şeyi erteliyorlar.
Ben anne olarak elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım, çocuğumu bir daha öyle, bir cenaze gibi görmek istemiyorum. Kamuoyuna sesleniyorum. Herkese sesleniyorum. Ağır şartlar kalksın. Tecrit kalksın. Bir daha kimse ölüm orucu yapmasın. Yapmak zorunda kalmasın. Benim yüreğim yandı başka annelerin yüreği yanmasın. Kitap haklarını ve şartların bir an önce iyileşmesini istiyoruz.