HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP’li vekillerle beraber “Helikopterden atıldığı” iddia edilen köylüler hakkında bilgi almak için Van’ın Çatak ilçesine gitti.
Ömer Faruk Gergerlioğlu, Servet Turgut’un kardeşi Naif Turgut ile bir görüşme yaparak ÖFG TV’de yayınladı.
Röportaj şöyle gerçekleşti:
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Allah kardeşinize rahmet eylesin, mekanını cennet eylesin, size de sabırlar versin. Acınızın büyüklüğünü biliyoruz, bu çok önemli, çok hassas bir olay. İlk olarak o gün ne yaşandı? Servet Turgut ve Osman Şiban o gün ne yaşadı?
Naif Turgut: Hoşgeldiniz. Sabah siz ve parti arkadaşlarınız ile birlikte geldiniz. Biraz baskı oldu, bu baskıdan dolayı birbirimiz ile tam kaynaşamadık, birbirimize tam doğru dürüst bir taziye de yapamadık. Kısa bir konuşma yapacaktım, bırakmadılar. Bu bir zulümdür. Orada hiçbir parti ile alakalı değil, sırf insan olarak konuşacaktım.
Yaklaşık 40 yıl önce biz köyümüzden ayrılarak Mersin’e yerleştik. Abim ise 2000 yılında Van’a geldi. 1978’den beri köyümüz boştu. Abim 64 yaşında, muhtar nüfusa yanlış yazdığı için 55 deniliyor. Benden 3 yaş büyük. Ben 61 yaşındayım.
Bizden sonra köyümüz 1978’de devlet tarafından boşaltıldı. Abim 5 seneden beri her sene Mayıs ayı sonunda burada ot biçiyordu. Burada 5 haneyiz. Traktör yolu hariç yolumuz yok. Senelerdir dilekçe verdik yol yapılmıyor. Abim, Osman Şiban ile birlikte köye geliyor, çiftçilik yapıyor. Çiftçilik suç mu? Ot biçiyor, harman yapıyor sonra çuvallara dolduruyor. O sabah saat 06.00’da askeri bir operasyon olmuş. Abim de 12.00’ye doğru, “Ben gidip çuvalların ağzını dikeceğim” demiş. Elinde bir çuvaldız var başka bir şey yok.
Saat 14.00-14.30 civarında 15-20 tane asker gelmiş. Ne yaptığını sormuş, abim “Çuvalların ağzını dikiyorum. Bunlar benim, şunlar da Osman Şiban’ındır” demiş. Osman’ı da almak için 500 metre uzaklıktaki köye gelmişler.
HELİKOPTERE BİNDİRİLİŞİNE KÖYLÜLER ŞAHİT
Osman Şiban’ı ve Servet Turgut’u götürürken ailesi, “Adamları götürmeyin biz garibanız” dese de ikisini de alıp götürüyorlar. Köyde 7 yetişkin 8 de ufak çocuk vardı. Çocukları yalvarmış “Babamı götürmeyin” diye. Köy ile tarla arasında bir depo var, yeğenleri de onları seyrediyor. Askerler “Biz helikoptere alıp geri göndereceğiz” diyor. Onları alıp helikoptere bindiriyorlar, bu 7 kişi de görüyor. İkisi de şahit isimleri de yazmışız Savcılığa vermişiz.”
JANDARMA ÖNCE ‘ÖLDÜLER’ DEDİ
Gergerlioğlu: Helikoptere götürülürken zorlama olmuş mu, vücutlarında yara izi var mıymış?
Naif Turgut: Helikoptere götürürken bazen sürüklemişler fakat sağlam olarak bindirmişler. Herhangi bir yaralanma yokmuş. Abim biraz kekemedir, bir zorluk olduğu zaman konuşamıyordu. Herhalde onlar da sordular, o da konuşamıyordu. Adamlar perişan, zayıf, 35 derece sıcaklık altında.
2 gün haber alınamıyor. Köyde telefon yok. 3 – 4 saat yaya gidip telefonda konuşulabiliyor. Eski köy muhtarı yardımıyla jandarmaya ulaşıyorlar. Jandarma önce, “Başın sağolsun, öldüler” diyor. 15-20 dakika sonra, “Hayır ölmediler, Van Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda” deniyor. Bunlar gidip bakıyorlar, hakikaten 2 kişi adam gelmiş, biri isimsiz, Servet Turgut ve Osman Şiban. Sonra bana haber verdiler, Mersin’den geldim.
Pazartesi sabah indim, direk başhekimin yanına gittim. “Bunlara kim, ne yaptı?” diye sordum. Başhekim “Haberimiz yok” diyerek savcılığa yönlendirdi. Direk savcılığa gittik, avukatlar da geldi. 2, 3 saat adliyede kaldık. O savcı, bu savcı derken başsavcıya gittik. Polisler de orada bekliyor. Savcı önce avukat ile görüştü, sonra benimle. Elinizde herhangi bir rapor, kağıt, yazı var mı? Diye sordu. Hastaneye gittik, dilekçe verdik. Van Araştırma Hastanesi, bize “Lokman Hekim Hastanesi’nden geldi” dedi. Oraya gittim Servet’in ismi yok, Osman Şiban’ın darp raporunu aldık. Abimin raporunu İsimsiz darp olarak aldık. 3- 4 gün yoğun bakımda kalıyor ama ismi yok.
Gergerlioğlu: Peki siz gerek özel hastanede, gerek araştırma hastanesinde bu kişileri bu hastaları, bu hastaneye kim getirdi diye sordunuz mu?
Naif Turgut : Kimse söylemiyor. Bugüne kadar daha aydınlatmadılar. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden darp raporunu aldık, “yüksekten düşme.” Savcıya söyledim: “Savcı bey bu yüksekten düşme burada herhangi bir ev yok, kayalık yok, nereden düşmüş olabilir, helikopterden düşmüştür” dedik.
Savcı, “Ben bilmiyorum” cevabı verdi. Helikopterin geldiğini ve ikisini götürdüğünü herkes biliyor. Mutlaka bir yerde bırakmışlar, atmışlar, oradan artık ambulans gelmiş, önce Lokman Hekim’e getirmiş ondan sonra Lokman Hekim’den saat 07.30’da çıkış yapmış, 12.00’de Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gelmiş. 6- 7 saat gezdirmişler, nereyi gezdirmişler bilmiyorum. Ölüme mi terketmişler?
“HAYVANA BİLE BU YAPILMAZ”
Hiçbirinin bilinci yerinde değil. Bir insan bir hayvanı bile, bir köpeği, bir kediyi bile bırakmaz. Şiddet uyguladılar, beklettiler. 8-9 gün sonra. Osman Şiban’ı geceleyin saat 24.00’de taburcu ettiler. Geldim savcı da orada. Avukatlarımız da geldi. Savcı, “ben ifade alamıyorum. Adam konuşamıyor, ağlıyor, gördüğü zaman psikolojisi bozulmuş ağlıyor.”
Osman Şiban’ın kafa dengesi bozuktu, şuuru yerinde değildi. Vücudu her tarafı morarıktı, kıpırdamıyordu. Ayakta duramıyordu, 3 tane adam kaldırıp oturtamıyordu yerine.
SAVCI: BENİM ÜSTÜMDEN ALIN DA…
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi tanıyabiliyor muydu?
Naif Turgut: Az bir şey tanıyordu ama konuşamıyordu. Herkesi tanıyamıyordu. Şuuru yerinde değildi. Ondan sonra doktor geceleyin 24.00’da geldi, biz eve geldik, polisler vardı. Biz kavga ettik orada. Hatta savcı geldi ifade alamadı. Adam konuşamıyor. Doktor, “Bu gece ben taburcu edeceğim” diyor.
Savcı beye, “Sen devlet adamısın, sen bize yardımcı ol. Bu gece evimiz yok, arabamız yok nereye götürelim?” diye sordum. Savcı önce “Benim üstümden çıkartın, nereye götürürseniz götürün” dedi ancak sonra sabaha kadar kalmasına izin verdi.
Ömer Faruk Gergerlioğlu : Çabuk çıkarmalarının nedeni neydi?
Naif Turgut: Bilmiyorum artık fazla hastanede kalırsa devlet aleyhine mi işliyor, biz de anlamadık. Ertesi gün baktım sabahleyin saat 05.00’de telefon etti. Tekrar acilen hastaneye gittik. Hemen Cumartesi günü, avukatlara telefon ettim. Doktor diyor ki: “Ben raporda yazmışım, araba ile gidebilir bir şey olmaz.”
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Alelacele çıkarılmaya çalışan ağır bir hasta var ortada.
Naif Turgut: Avukatlar ve Baro Başkan yardımcısı geldi. Çıkış kağıdı hazırlanmıştı. Bize alın dediler . Biz kağıdı imzalamadık, hastamızı alıyoruz ama imzalamıyoruz. Sonrasında polis üzerimize geldi, kavga yaptık polislerle. “Olmaz kardeşim bu cenazeyi nereye götüreyim?” dedim. Öğlenleyin bizim araba geldi Mersin’den. Erdemli çıkışına kadar gittik orada fenalaştı, kustu.
ASKER GÖRÜNCE KORKUP AĞLIYORDU
Ömer Faruk Gergerlioğlu : Ambulans değildi yani.
Naif Turgut: Normal bir arabada. Orada bir akrabamız telefon etti, evine davet etti. 2 gece orada kaldık. Ertesi gün götürdüler, Pazartesi milletvekilleri Ankara’dan geldiler ya. Sabah 06.00’da polisler bastı orayı. Biz daha yeni sabah namazı kılmıştık. Kuran okurken bir baktım telefonda, “Dayı bize polisler geldi. Polisler ne yapacak bize?”
5-6 kişi aldılar, ambulansla askeri hastaneye götürdüler. Sabahleyin saat 06.00’da. Askerleri gördüğü zaman korkuyordu. Sağolsun orada Başhekim müdahale etti, askerleri çıkarttı. Kardeşin yanına oturttular. Bütün filmleri çektirdiler. Bizim sağolsun avukatlar da gitti oraya.
Gece saat 22.00 gibi milletvekilleri geldiler, bizi abluka altına aldılar, bırakmadılar konuşma yapalım. Sağolsun bizim vekiller de başhekime, “Bu insanları sen almışsın. Buraya getirmişsin. Bunları evine teslim olana kadar sana aittir. Bir şey olursa sorumlu sensin” dediler. Başhekime buradan teşekkür ederim. Tam teşekküllü ambulans istedi. Bir doktor bir teknisyen bir şöför bir kardeşi ile beraber direk Mersin’e gönderdiler. Saat gece 22.00’da. Tekrar başhekime teşekkür ederim.
İyi insanlar hepimiz bir insanız, bu ülke hepimizin ülkesidir. Rengi neyse dili neyse farkı neyse hepimiz insanız, hiçbir fark yok bizde. Alevisi, Sünnisi, Kürdü ile, Türkü ile, Akdenizi ile, Karadenizi ile, Ege Denizi ile, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu hepimiz aynı 7 parça hiçbir farkımız yok.
Biz Kürt olduğumuz için her zaman bize baskı yapıldı. Bu baskıyı Allah kabul etmezdi. Çünkü Cenab-ı Allah ne diyor? “Ey insan, sizi Adem ve Havva’dan yaratmışım.” Hepimiz Adem’in oğlu, Havva’nın oğluyuz. Hepimiz eşitiz ancak bir takvada fark var. Siyahı ile beyazı ile hiçbir farkımız yok. Hepimiz insanız. Bir şey olduğu zaman insanca gelsinler. Yanlış yaptıysak, 100 sene ceza versin bize razıyız. Hak var, hukuk var, adalet var. İmam-ı Ömer ne demiş: “Ben camiyi yıkarım, adaleti yıkmam.”
CUMHURBAŞKANINDAN BEKÇİYE HERKES MESUL
Adalet camiden daha önemli. Biz de diyoruz ki: “Biz adalet istiyoruz.” Hakkımızı istiyoruz. Zorbalık istemiyoruz. İslam dini şefkat dinidir, islam dini merhamet dinidir, islam dini höşgörü dinidir. Birbirimize haksızlık yapmayalım. Bugün Cumhurbaşkanı’ndan bekçiye kadar herkes mesuldür. Başımız odur hakkımızı vermesi gerekir. Bunlar da insan, biz de insanız. Nasıl Karadeniz’de insan vardır, Ege’de vardır, İç Anadolu’da biz de insanız. Dedelerimize kaldı bu yerler, hepimizin yeri. Yeter artık bu zulüm olmasın. Biz barış istiyoruz, biz kardeşlik istiyoruz, biz insanlık istiyoruz. Sonuna kadar bu davanın arkasında gideceğim. Kim ne yapmışsa? Kim emir verdiyse, niye böyle yaptılar? Neden? Bir açıklama istiyoruz! Biz de insanız, biz de vatandaşız.
FATURASIZ SAKIZ DAHİ SATMADIM
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Van Valiliği’nin bir açıklaması var, “Servet Turgut kaçarken kayalıktan düştü” diyor.
Naif Turgut: Beraber gidip araştırma yapalım orada bir tepe var mı? Orası düz bir arazi, kayalıklar yok. Gelsin beraber gidelim, yetkili kişiler var gelsin öğrensin orada bir taş var mı gelsin baksınlar. Yarın hepimiz öleceğiz, bu toprağın altına gireceğiz. Hesap sorulacak. Hesap verecekler. Ben 35 sene Mersin’de esnaflık yaptım, bir sakız daha faturasız satmadım. 35 sene ben devlete vergi verdim. Biz de insanız, biz de vatandaşız, biz de Türk devletinin insanlarıyız, hiçbir farkımız yok.
Ömer Faruk Gergerlioğlu : Kardeşiniz bir müddet yoğun bakımda dayandı, doktorların pek bir ümidi yoktu. Onun hiç konuşma imkanı olmadı mı?
Naif Turgut: İlk günden son güne kadar %1 bile yaşama ihtimali verilmedi. Bitkisel hayatta yaşıyordu. Hem beyin kanaması, hem iç kanaması vardı. Her gün her saat hazır olun dediler.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki sizi herhangi bir parti yetkilisi aradı mı? Kimler aradı? Devlet yetkilisi aradı mı?
Naif Turgut: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na teşekkür ederim. Milletvekili Sn. Sezgin Tanrıkulu aradı. Gelecek Partisi Genel Başkanı aradı. Bazı yetkililer aradılar. Telefonları kayıtlı olmadığı zaman kafamda çok meşgul. Hipertansiyonum var, şekerim var, rahatsızım ben onun için hepsine teşekkür ederim. Bizim canımız yandı başka insanların canı yanmasın. Biz insanız. Gariban insanlara dokunmasınlar. Eğer kardeşim çiftçi iken terörist ilan edilirse Türkiye’de 83 milyon teröristtir. Çünkü ağzı vardı dili yoktu.
“ELİNİ VİCDANINA KOY, YALAN SÖYLEME”
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz o köye gelen askerler bir şeylerin intikamını mı almak istiyordu? Bir öfke ile mi gelmişler? Nasıl gelmişler?
Naif Turgut: Ben hiç kimsenin ölmesini istemiyorum, ben bir hayvanın bile ölmesini istemiyorum. Kimsenin ölmesini istemiyoruz. Savcılığa dilekçe verdik. Avukat yazdı, Ben dedim ki: “Helikopterden mi atmışlar, kesin bileyim ondan sonra.”
Osman Şiban’ın hastanede yanına gittim. Dedim ki, “Elini vicdanına koy, eğer atmamışsa yalan söyleme, iftira etme.” Korkuyordu, heyecan vardı, konuşamıyordu. Eli ile başının çok üstünü işaret ederek bu kadar daha yüksekten bizi attılar dedi. Ben buna şahit oldum. İki kelime konuşurken ağlıyor. Şuuru yerinde değil. Şimdi de insanları gördüğü zaman ağlıyormuş.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Size, helikopterden atıldığını iddia eden bazı telefonlar gelmiş sanırım.
Naif Turgut: Biz bir gece geldik hastane çok kalabalıktı. Biri telefon etti, “Ben gördüm helikopterden atıldılar.” Telefon benim değil, yalan mı değil mi ben bilemem. Telefonda numarasız aramış. Kim dedi onu bilmiyoruz. Çok kalabalıktı. Ben iftira etmem, yalan da demem. Telefonda başka bir arkadaşındı. Sesi de erkeklere benziyordu, hafif ince bir sesti.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki şuanda savcılık soruşturma açtı. Siz şikayetinizi yaptınız. Başka ne yaptınız adli olarak?
Naif Turgut: Adli olarak Barosal haklara başvurduk. Takip ediyorlar. Belki şuana kadar 10 televizyon bizi aradı. Sabah 5- 6 tane yabancı televizyondan aradılar. Uluslararası Af Örgütü’nden aradılar. Hepsine dedim: “Bu benim için değil, başka insanlar için, insanoğlu için, A parti, B partinin arkası değilim. Biz insan olarak konuşuyoruz.
İSLAM DİNİNDE ZORBALIK YOKTUR
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizi itham eden bir devlet dili var. Hani böyle bir Servet Turgut’u, Osman Şiban’ı itham eden bir devlet dili var maalesef. Bunun için ne dersiniz?
Naif Turgut: 61 yaşındayım Allah’dan başka kimseden korkmam. Önce insan olarak dünyaya gelmişiz, insandan sonra müslüman olmuşuz sonra Kürt olmuşuz. Ben Kürt olmamdan dolayı gurur duyuyorum. Ben inkar etmem. Eğer ben Kürt dilimi inkar edersem ben Allah’ı inkar ederim. Dilimiz, rengimiz, kültürümüz de Allah’ın varlığıdır ben bunu inkar etmem. İyi ki biz Kürt’üz. Cenab-ı Allah iyi ki bizi Kürt olarak doğurmuştur. Biz savaş istemiyoruz. Biz birbirimiz ile kavga istemiyoruz. Hepimiz Adem ve Havva’nın oğullarıyız. İslam dininde bir zorbalık yok. İslam dini şefkat dinidir, rahmet, bereket dinidir. İslam dininde zorbalık yoktur.
“NE KÜRDÜN, NE TÜRKÜN NE DE ASKERİN ANASI AĞLASIN”
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Buna benzer bir çok olayı yaşadı Kürtler şuana kadar çok acılar yaşandı, çok kanlar aktı, gözyaşları aktı, Türkler de öldü, Kürtler de öldü, Türk’ün anası da, Kürt’ün anası da ağladı. Bu olaylar maalesef devam ediyor. Bütün bunların bitmesi için siz devlet yetkililerine nasıl bir çağrı yapıyorsunuz. iktidara, devlet yetkililerine mesajınız nedir? Bu iş böyle böyle mi gidecek hep, yoksa buna bir kesin çözüm nasıl bulacağız?
Naif Turgut: Vekilim ben 10 yaşından beri medrese okumuşum. Ben ezbere konuşmam Kuran’a göre konuşurum. Kuran diyor ki: “ Siz kardeşsiniz.” Bu kan dursun yeter! Hepimiz kardeşiz! Hepimiz Türkiye vatandaşıyız. Biz devletin kanunları var diyoruz, biz birlik yaşayalım, komşuluk yaşayalım. Beraber ticaret yapıyoruz, iş yapıyoruz. Ben 42 senedir Mersin’de oturuyorum. Bir gelinim İskenderun’lu. Türklerden kız alıp vermişiz. Hepimiz biriz. Kanımız bir. Biz selahat olsun istiyoruz, bu kan dursun artık. Ana dilin Kürtçe olsun, ana dil Türkçe olsa ne olacak? Bir dil zarar vermez. Dil zenginliktir Allah vermiş, renk zenginliktir Allah vermiş. Ne kadar renkler varsa, ne kadar diller varsa Allah’ın lütfüdur. Bir arada bir kardeşlik olsun. Eğer bir arada olmasa analar ağlamasın. Ne Türklerin anası ne Kürtlerin anası, ne polisin, ne askerin hiç kimsenin annesi ağlamasın yeter artık! Biz barış istiyoruz!
İKTİDARDAN KİMSE ARAMADI
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki iktidar yetkililerinden sizi hiç arayan oldu mu?
Naif Turgut: Kimse aramadı. Bir bekçi bile bizi aramadı!
DOKTORLARDAN ALLAH RAZI OLSUN
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ben İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim. Böyle işkenceleri, insan kaçırma vakalarını çok görüyoruz bu son zamanlarda, insanlar kaçırılıyor, kendisini polis olarak tanıtan insanlar tarafından kaçırılıyor günlerce, aylarca nerede olduğu bulunmuyor, biz bakanlıklara soru soruyoruz: “Nerede bu insan? Bize de cevap vermiyor.
Naif Turgut: Doktorların hakkını yemem. Sağlıkta herhangi bir eksik yok. Sağolsunlar ilgi gösterdiler. İlçe Emniyet Müdürü’nden Allah razı olsun. Ben kimsenin hakkını kaybetmem. Kim ne yaparsa Allah razı olsun. Geldiler yardımcı oldular sağolsun. Evde kavga olur, kanuni olarak ben onlara hakkımı helal ediyorum. Kim ufak bir su vermişse ben ona hakkımı helal ederim.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz buna benzer olayları 1990 yıllarında çok gördük. Faili meçhul olaylar, işkenceler, öldürülüp cesedi bulunmayanlar oldu, bugünlerde de oluyor! Maalesef böyle. Biz size söz veriyoruz, ben bu konuyu sonuna kadar mecliste takip edeceğim. Belki bugün yarın çok kişi unutur biz unutmayacağız!
“VALİ BEY BİR GEÇMİŞ OLSUN DESEYDİ…”
Naif Turgut: Biz de, sonuna kadar bir damla kan kalana kadar abimin hakkını araştırıyorum. Bir haksızlık varsa kanun versinler. Sayın vali bey gelseydi deseydi ki, “Geçmiş olsun, bakalım kim yapmışsa…” keşke gelseydi. Bir devlet olarak, bir vilayetin yönetimi vali beyin elinde. Bir insan acaba ne olmuş der? Ama gelmedi.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Maalesef o gelmediği gibi bugün biz milletin vekilleri olarak burada sizin acınızı paylaşmak için taziyenize geliyoruz, buna bile engel olmaya çalışıyor. “Konuşamazsınız!” diyor. Maalesef siz de gördünüz, yani sizin taziyeniz acınız büyük. Bir taziye evi ama orada da bir kargaşa çıkarmak istediler.
SU YOK, ELEKTRİK YOK, GÜVENCEMİZ YOK!
Naif Turgut: Bırakmadılar konuşalım. Ben siyasi olarak hiç konuşmadım. Ben hiçbir partinin arka bahçesi değilim. İnsan olarak konuşamadım. Sen eğer zulmü kabul edersen mazlum da o zulme ortaktır. Zulme tabi olmayın. Kim gelirse gelsin bizim misafirimizdir. Niye bu milletvekilleri geldiler? Halimizi sormak için geldiler. Dar günde mecbur milletin yanında olacaklar. Yolumuz var mı? Elektrik var mı? Suyumuz var mı? Ne elektrik, ne su var. Ben vatandaşım gelsin beraber gidip bakalım. Buyrun gelin! Daha bir tane köy yolu var mı? Su, elektrik, okul yok. Biz niye köye gelmiyoruz; güvenemiyoruz, güvencemiz yok. Güvenseydim geçen sene gelirdim. 4 saat kaldım orada, güvenemedim geri geldim. Bugün güvensem köyde otururdum. Benim öz arazim toprağım.
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz bu acılara rağmen tüm bu cinayetlere rağmen yine de barış diyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz, kardeşlik diyorsunuz, aslında bu dedikleriniz çok önemli çünkü ağır bir haksızlığa uğradınız, ağır bir cinayet var ortada fakat bütün bunlara rağmen siz kardeşliği, barışı, hakkı, hukuku öğütlüyorsunuz.
Naif Turgut: Biz sonuna kadar 1000 sene de olsa barış istiyoruz. Barış olsaydı Türkiye’de ne Amerika, ne İngilizler kimseye ihtiyacımız yoktu. Allah’ımız vardı, birliğimiz yeterdi.
DARP İLE GİTMEZ. İNSAN YA ARSIZ OLUR YA PİSLİK!
Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu kafa yapısını biz 1990’larda da görüyorduk. 2020 yılına geldik yine aynı kafa yapısı, bakıyorsunuz Türkçülük, Irkçılık, Allah’ın emretmediği kavmiyetçilik, bütün bunlarla devam eden bir iktidar, yani bu sizce nereye varır?
Naif Turgut: Sayın vekilim hiçbir yere varamaz. Darp ile bir yere gidemez insan. Ya arsız olur, ya eroinci olur, ya pislik olur.