Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde SGK’den para almak amacıyla en az 10 bebeğin ölümüne neden olan özel hastane çetesinin duruşması bugün Bakırköy 22.Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dosyada 10 bebeğin ölümüne ilişkin 5 müşteki var.
İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık” ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlamalarıyla, 11 kez “resmi belgede sahtecilik” suçu ile cezalandırılması isteniyor. İki isim hakkında toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
112 Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası; 18 kişi hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası isteniyor.
11 hastanenin hasta takibini yaptığı öne sürülen Hemşire Hakan Doğukan Taşçı’nın ifadesinin ardından duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi.
TEPKİLER SONRASI AİLELER VE GAZETECİLER SALONA ALINDI
İlk olarak sanıklar ve sanık avukatları duruşma salonuna girdi ancak aileler, aile avukatları ve gazeteciler salon küçük bahanesiyle salona alınmadı. Duruşma salonu önünde “Aileler içeri” sloganları atılırken salona girmek isteyenlerle güvenlik arasında tartışma yaşandı.
Ailelerin tepkisi sonrası önce dosyada dilekçesi olan aileler ve gazeteciler salona alındı. Ancak şikayetçi olan dosyaya henüz dilekçeleri eklenmemiş aileler duruşma salonuna alınmıyor. Ailelerin ve duruşmayı izlemek isteyen yurttaşların salon önünde bekleyişi sürüyor.
Duruşmanın ilk etapta 5 gün sürmesi bekleniyor. Duruşma iddianamenin okunmasıyla başlayacak ve ardından sanıkların savunmasıyla devam edecek.
Duruşmayı Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Erinç Sağkan, İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, CHP Milletvekilleri, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in yanı sıra siyasi parti temsilcileri, çok sayıda baro başkanı ve kitle örgütü temsilcisi izliyor.
Mahkeme Başkanı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu’nun izleyici kısmına geçmesini istedi. Bunun üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı. Duruşmaya başlamadan ara verildi.
Bir süre sonra duruşma kimlik tespitiyle başladı. Sanık Fırat Sarı, ambulans şoförü ve hemşirelerin de bulunduğu 22 tutuklu, 19 tutuksuz sanık salonda hazır bulunurken bazı tutuksuz sanıklar da SEGBİS ile bağlandı.
AV. KAVİLİ: BU ADİL BİR YARGILAMA DEĞİL
Mahkeme heyeti başkanı dosyaya katılma taleplerini okurken sesin salon tarafından duyulmaması nedeniyle itiraz eden ve duruşma salonuna alınmayan avukatları hatırlatan Avukat Ömer Kavili, tutanakların yanlış kayda geçirildiğini söyleyerek tepki gösterdi. İtirazı dikkate alınmayan Kavili, “Heyet başkanı tutanağa yanlış ifade geçiriyor. Bu adil bir yargılama değil, böyle yargılama olmaz” diyerek, salonu terk etti.
Örgüt yöneticisi olarak yargılanan Fırat Sarı, aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu ifade etti. Henüz ifadelerin alınasına başlanmadı. Sanıkların ifadelerinin alınması için son hazırlıklar yapılırken, SEGBİS’in çalışmaması nedeniyle duruşmaya 45 dakika ara verildi.
BAROLARDAN KATILMA TALEBİ
Aranın ardında duruşma barolar ve kitle örgütlerinin katılma taleplerini gerekçelendirmesiyle devam ediyor. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, “TBB ve barolar olarak dönem dönem toplumu ilgilendiren duruşmalarda izleyici veya katılan sıfatıyla bulunuyoruz. BM Çocuk Hakları sözleşmesi imzacısı olan ülkelere çocuğun üstün yararını gözetmek üzere politika belirleme sorumluluğu vermektedir. TBB olarak katılma yönündeki talebimizin nedeni çocuğun üstün yararının daha etkin korunması ve maddi gerçekliğe ulaşılmasına katkı da bulunmaktadır” diye konuştu.
Suçtan zarar görme kıstasını değerlendiren Sağkan, Yargıtay kararlarına değinerek, “Çocuğun üstün yararını gerçek anlamda içselleştirilmesi ve gerekçeli karara yansıyabilmesi adına barolar ve TBB olarak suçtan zarar gören şeklinde değerlendirilmelidir. Bizler sadece müşteki veya mağdur avukatı olarak değil meslek örgütü olarak savunmanın hakkını korumak için de buradayız” dedi.
SAĞKAN: ADİL YARGILAMA HAKKINA AYKIRI
İddia makamı ile hüküm makamı olmak üzere mahkeme heyeti ve savcının iç içe, neredeyse 4 kişilik bir heyet gibi oturduğunu ifade eden Sağkan, durumun adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ifade etti.
İstanbul Barosu adına katılma talebini ifade eden İbrahim Kaboğlu ise sağlık hizmetlerini sağlamanın devletin sorumluluğunda olduğunu, bu hizmetlerde bir zaaf görülürse yaptırım uygulanacağını söyledi. Yasama ve yürütme ayaklarında yaşanan aksaklık nedeniyle bugün yargının devrede olduğunu vurgulayan Kabaoğlu, Sağkan’a ek olarak yaşam hakkına da vurgu yaptı. İstanbul 2 Nolu Barosu da katılma talebinde bulundu.
Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün de iddianamede Tekirdağ’da bulunan hastanelerin de olduğuna dikkat çekerek, Narin Güran davasını örnek gösterdi. Baroların katılma taleplerinin geniş bir bağlamda değerlendirilmesini talep etti.
“BU DAVA ÇÖZÜLMEZSE SAĞLIK SİSTEMİNDE SORUNLAR ÇÖZÜLMEYECEK”
Esmeray Tunca’nın vekili Avukat İrem Çiçek de şunları söyledi; “Esmeray, 7 yıl boyunca tüp bebek tedavisi görerek ikiz bebek sahibi oluyor. Bugün davada sanık olan 3 doktorun yürüttüğü operasyonda iki bebeğini de kaybediyor, bir bebeğinin sağlıklı olduğu söylenmesine rağmen. Ben bugün burada dosyadaki 10 bebeğin avukatlarını görmedim, 47 sanık ve müdafileri buradayken katılan avukatları olmadan çapraz sorguyu kim yapacak? Eğer bu dava çözülmezse sağlık sisteminde sorunlar çözülmeyecek. Bir sanık avukatı bana biraz önce ‘Siz neden buradasınız sizin katılma talebiniz reddedildi’ dedi. Siz henüz karar vermemişken bu sanık avukatı nereden bilmiyor. Bu soruşturmanın iyi ilerlemesi ve mağdur ailelerin sesinin duyulması için katılma talebimizi sunuyoruz.”
Avukat Fatih Erkul da Batuhan bebeğin avukatı olduğunu ifade ederek, “Bebek, Beylikdüzü Devlet Hastanesi’nde doğuyor, Reyap Hastanesinde bebekle direkt Fatih Sarı ilgileniyor. Şu an bu nedenle yüzde 99 engelli durumunda” diye konuştu.
İzmir’de hayatını kaybeden bebek Yağız Karan Erol’un babası Emre Erol da bebeğinin benzer şekilde 3’üncü günden sonra kalbinin durduğunu anlatarak, dosyasının birleştirilmesini talep etti.
“KAMU GÖREVLİLERİ DE İNCELENSİN”
İkiz bebekler Doruk ve Esila’nın ailesi adına katılma talebinde bulunurken Doruk’un 3 ay yoğun bakımda kalarak hayatını kaybettiği, Esila’nın ise 5 ay sonra görme kaybı yaşadığı ifade edildi. Çetenin kamu görevlileri ayağının da incelenmesi talep edildi.
Avukat Tayfun Budak da Gebze’den gelen, ihmal sonucu görme duyusunu kaybeden Cemre Okutucu bebek vekili olarak katılma talebinde bulundu.
Asilhan Dağlı bebek adına yapılan katılma talebinde de şöyle dendi: “Asilhan Dağlı sağlıklı şekilde dünyaya gelmiş, 35 gün Reyap Hastanesinin yoğun bakımında kalmıştır. Ailesi 35’inci gün yoğun bakımdan almış ve başka bir hastaneye götürmüştür. Kendini doktor olarak tanıtan hemşire Cansu ile de Reyap Hastanesinde karşılaşmışlardır. Çocuklarını götürdükleri diğer hastanede Asilhan bebek 2’inci gün gözlerini açmıştır. Aile neden gözlerini açtığını sorduğunda hemşireler, sadece beslemesini yaptıklarını söylemiştir. Asilhan bebek yüzde 99 engelli kalmıştır. İddianamede de yer aldığı gibi Asilhan Dağlı’nın beslemesi düzgün yapılmamış, solunum cihazı düzgün bağlanmamış, yeterli yenidoğan bakımı bilgisi olmadan müdahale edilmiştir.”
Gelecek Partisi adına Avukat Meryem Türktekin, 2005’te Sare Davutoğlu’na bir maille benzer bir ihbar geldiğini, 2016’da bir suç raporu hazırlandığını, ortak sanıklar olduğunu iddia etti.
Kadın ve Aileyi Korum Derneği, Gelecek Partisi, UCİM, HKP ve Hüda Par da katılma talebinde bulundu.
SAVCI TÜM KATILMA TALEPLERİNİN REDDİNİ İSTEDİ
Savcı tüm katılma taleplerinin reddini talep etti.
Sanıklara katılma talepleri soruldu, sanıkların bir kısmı katılma taleplerinin reddini talep etti.
Sanık avukatı Habibe Sümeyye Bedavalar, baroların, meslek örgütlerinin ve siyasi partilerin katılma taleplerinin reddini talep etti. Diğer sanık avukatları da Bedavalar’a katılarak katılma taleplerinin reddini talep etti. Sanık avukatlarına sorulduğu sırada bir sanık avukatı Avukat İrem Çiçek’i hedef gösterdi, sanıklarla beraber kendisinin de psikolojik işkenceye maruz kaldığını iddia etti. Sanık avukatları katılma taleplerinin kabul edilmesinin “masumiyet karinesini ihlal edeceğini” öne sürdü.
TÜM KATILMA TALEPLERİ REDDEDİLDİ
İddianamelerdeki özel hastanelerin avukatlarına katılma talepleri sorulduğu sırada Gelecek Partisi Avukatı Meryem Türktekin ile sanık avukatları arasında çıkan bir tartışmanın ardından Türktekin salondan çıkarıldı.
TBB ve il barolarının katılma talepleri reddedildi. Çeşitli müşteki ve aile avukatlarının katılma talebi reddedildi. Duruşmaya katılma talebi reddedilen, özel hastane çetesi mağduru ailenin avukatı İrem Çiçek Evrensel’e konuştu. 47 sanığın pek çok avukatının salonda bulunduğunu ancak avukatların baroların katılma talebinin reddettiğini ifade eden Çiçek, “Biz Narin davasında gördük ki katılan avukatların çapraz sorguları, iyi soruları önemli delillerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Ancak bu duruşmada bu olmayacak, hüküm makamı dışında sanıkların çelişkilerini ortaya çıkaracak sorular sorulmayacak. Biz ailenin şikayetini takip etmeye devam edeceğiz” dedi. Av. İrem Çiçek suç duyurusunda bulunacaklarını ekledi.
“SGK İLAÇLARINI BOŞA GİTMESİN DİYE SATIYORDUK”
Sanık ifadelerinin alınmasına 11 hastanenin hasta takibini yaptığı öne sürülen Hemşire Hakan Doğukan Taşçı ile başlandı. Taşçı, ifadesinde şunları söyledi: “Telefon tapeleri üzerinden bir bilirkişi raporu yazılmış bunu kabul etmiyorum.
Evrak üzerinde oynamalar yapılıyor daha fazla para için. Sisteme baktığınızda binlerce şikayet goreceksiniz. Bunların hiçbiri zamanında dikkate alınmadı. Bu kurumlar denetleniyor, nasıl oluyor da bu kurumlar bu denetimden geçiyor? Her hastane sahibi para kazanmak ister, bize baskı yapılır hastalar konusunda. Aileden fazla para alma konusunda ise Fırat Sarı örneğin 30 bin alıyor, hastaneye 20 bin diyor.”
Hasan Basri Gök aracılığıyla SGK ödemesi kapsamındaki ilaçları toplayarak sattıklarını ve Fırat Sarı’dan komisyon aldıklarını kabul eden Taşçı, “Bebeklerin zaten kullanması gereken bir ilaç. ilaç ne kadar fazla kullandırılmış görülürse o kadar para kazanılıyor, bu yüzden evraklarda fazla gösterilmiş olabilir.İlaçlar boşa gideceğine satalım dedik. Hasan Basri Gök topluyordu ben de Hüseyin Gündüz aracılığıyla satıyorum, 600 TL’ye filan satıyorduk. Gündüz Hospitalist hastanesinde ambulans şoförüydü. Hüseyin Gündüz nereden alındığını bilmiyordu, bunu sadece 3 defa yaptık. Toplamda 60 tane filan sattık. İki kere ücreti Fırat Sarı aldı, bir kere de biz aldık, gizli yaptık. İkimiz de maksimum 4 bin-5 bin almışızdır. Fırat Sarı da 40 bin falan aldı. Benim SGK’yi dolandırmak gibi bir amacım yoktu. Çöpe gidiyordu bu ilaçlar” dedi.
Hastaların taburcu edilmemesine ilişkin bir tape kaydının dinletilmesi üzerine SGK’den fazla para almak için hastaların yatışının uzatıldığını söyleyen Taşçı, “Yoğun bakım ne kadar çok doluysa o kadar para kazanıyorlar, bunun için de çaba gösteriyorlar örneğin 3 günlük hastanın beş günlük yatışının yapılması gibi” diye konuştu.
Birinci Hastanesinde ölen bir bebeğin siyahi olduğunu ifade eden Taşçı şöyle anlattı: “6 aylık, 3 gündür yatan bir hasta vardı. Bana hastane yönetiminden Emine Avcı söyledi, yer bulunana kadar Birinci Hastanesinde aldık. Bana hastayı almamı Fırat Sarı söyledi. Hasta makineye bağlıydı. Ağzındaki maskeyi çekmeye çalışıyordu sürekli. Hemşire arkadaşlar ilacını ayarladı, gece vardiyasında Tuğçe Toptemel ve Gizem Büyükarış vardı. Hastayı stabil şekilde teslim ettik. Sabah 7.40’ta telefonum çaldı, Tuğçe ‘çocuk çok iyi gözükmüyor’ dedi. İfadeleri çok çelişkiliydi. Ben 1 hafta yaşamaz dedikleri çocuğu 45 gün yaşatmış bir insanım. Çocuk siyahi olduğu için renginden bir şey anlaşılmıyordu. Bence Fırat Sarı çocuğun durumunun stabil olmadığını anlamıştı, “Orada öleceğine Birinci’de (Hastanesi) ölsün” demiş olabilir. Bana bilirkişi raporunda addedilen suç anestezik bir ilaç kullanmak. Eğer ben bu ilacı vermeseydim akciğeri yırtılacaktı. Sadece doktor kaşesi vurulmadığı için bana suç addedilmiş oldu. Hastane yönetimi bana çocuğun ölüm saatini biraz geriye çekmemi söyledi, nedenini bilmiyorum. Benim yüzümden hiçbir bebek ölmedi. Doktorun yazması gereken epikriz hiç yazmadım. Şeyhmus Çelik (Doktor) kendisi yokken kaşesinin basılmasını söyledi.”
“10 ŞİKAYETTEN 4-5’İ DENETLENİRDİ”
Yoğun bakım ünitesindeki kameraların çalışmadığına yalanlayan Taşçı, “Eğer telefon konuşmalardan böyle bir durum olduğu anlaşıldıysa bir sonraki çocuğun ölmesi beklenmemeliydi, hemen müdahale edilmeliydi. Eğer bu hastanelerin kapasitesi yetersizse neden denetimlerden geçirildi? Hastane sahipleri nasıl olayı bir telefonla halledebiliyor? Eğer böyle iddialar varsa polis o hastaneye gittikten sonra neden o yenidoğan ünitesini kapatmadan dönebiliyor? Ben 7 aydır nitelikli dolandırıcılık suçundan tutukluyum, nasıl örgüt yöneticisi benden üç ay sonra tutuklanır? Nasıl kasten öldürme suçundan yargılanan insanlar 7 aydır serbest?” diye sordu.
Doktor Şeyhmus Çelik’in sabah genel kontrolü yapıp öğleden sonra hastaneden çıktığını ifade eden Taşçı, Kaya bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya’nın Kaya bebeğin öldüğü tarihte Eseneler Güney Hastanesine gitmediğini iddia etmesine rağmen tapelerde gizlice gittiğine dair ifadeler olduğunu sorması üzerine “gittim” demesinin bir sebebi olmadığını söyledi. Kimsenin bilerek bebekleri bilerek öldürmediğini düşündüğünü iddia eden Taşçı, “SGK’den para alma, evrak işleri vs. uzun süredir yapılıyor, bu konuda çokça soruşturma var” dedi. Kaya ve Opara bebekler öldüğünde hastanelerde sorumlu doktorların olmadığını söyledi.
Kamu görevlilerinin 10 şikayetten 4-5’ine denetime geldiğini, küvez ve monitör sayısının olması gerekenden az olması hakkında dahi yaptırım uygulanmadığını ifade eden Taşçı, hastane yöneticilerine ilişkin sorulan bir soruya, “Bunlar (hastane yönetimleri) para kazanıyor zaten, Fırat Sarı sadece komisyon alıyor. Hastanenin bundan haberdar olmaması mümkün değil” diye yanıt verdi.
Taşçı’nın avukatı da Avukatı ise örgüt üyeliği suçlamasını, Omera bebeğin ölümünde müvekkilinin ihmali olduğunu reddetti. Duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi.
“BU SİSTEM CİNAYETLERİN BİRİNCİ DERECEDE SORUMLUSUDUR”
Duruşma öncesinde CHP, kadın ve çocuk dernekleri ile çok sayıda kişi adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Bu olayın sadece 47 sanıkla sınırlı olmadığını ifade eden CHP Grup başkanvekili Murat Emir, “Burada ağır bir sistem sorunu var. Sağlık Bakanlığı denetim görevini yapmamış, bu olayların başlamasıyla birlikte harekete geçmemiş, sadece mali şubeye bildirmişler ve bununla yetinmişler. Ve bu sürede, bu soruşturmalar yapılırken Sağlık Bakanlığı denetim görevini çok geç yapmış. Bu kişilere bu cesareti kim vermiştir? Elbette başta Sağlık Bakanı vermiştir. Gitmiştir o hastaneleri, soruşturulan hastaneleri tek tek ziyaret etmiştir. Sırtlarını sıvazlamıştır. Arkadaşım demiştir. Kapatmak aklına gelmemiştir. Dolayısıyla 47 sanıkla olmaz. Bu buz dağının sadece görünen kısmıdır. Bu buz dağının altında büyük skandallar var. Suç işleyen hastaneyi anında kapatmayan, suç işleyen hastaneye para ödemeye devam eden bu sistem bu cinayetlerin birinci derecede sorumlusudur” diye konuştu.
“BAKAN MEMİŞOĞLU BİRİNCİ ELDEN SORUMLUDUR”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gölge Sağlık Bakanı Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz ise, “Burada suçlu, etkin bir şekilde bu hastanelerini denetlemeyen il sağlık müdürlüğü yetkilileridir, Sağlık Bakanlığı yetkilileridir ve görevden el çektirilerek yargılanmalıdır. Burada suçlu SGK yıllardır yağmalanırken buna göz yuman SGK yetkilileridir ve görevden alınarak yargılanmalıdır. Bu davada bir tane bile kamu görevlisi yoktur ve esas olarak yargılanması gerekenler de bu suçlara göz yumanlardır. İl Sağlık Müdürü olarak 2016 yılından beri 8 yıl süreyle İstanbul sağlığını yöneten şu anki Sayın Bakan Kemal Memişoğlu bu davada birinci elden sorumludur ve bir an önce istifa etmeli ya da görevden el çektirilmelidir” dedi.
“YÜZLERCE DEĞİL BİNLERCE ÇOCUK”
UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği Genel Başkanı Saadet Özkan da “Dava dosyası her ne kadar 2022-2023-2024 yılını kapsasa da 2014 yılından gelen ihbara denk geldik. Bu şu oluyor; yüzlerce değil binlerce çocuğumuza zarar vermişler, sakat bırakmışlar. Bu çocuklar senin, benim, yeni evlenen gençlerin çocuğu. Bu dava Sadece İstanbul’da mı? Türkiye’nin her yerinde derinleştirmemiz gereken korkunç bir skandalla karşı karşıyayız. Küçücük çocukların ciğerlerini yok ettiler, onların kanlarını aldılar ve yaşayacak çocuklarımızın hayatına göz dikip onları öldürdüler” diye konuştu.
NE OLMUŞTU?
Özel Reyap Hastanesinde yenidoğan yoğun bakım doktoru Fırat Sarı hakkında CİMER’e yapılan bir ihbarla başlayan soruşturma pek çok özel hastaneye sıçradı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastanelerin denetiminden sorumlu birimin yetkilisi olan Doktor Malik Türkay Esin’in soruşturmaya dair ifadesi şöyle: “Özel Reyap Hastanesinde çalışan Fırat Sarı isimli doktor ile Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalıştığı söylenen yenidoğan doktoru İlker Gönen’in birlikte özel hastane yönetimlerini ziyaret ederek sizin yenidoğan ünitenizdeki gelirinizi artırabiliriz, bu sayede SGK’dan yüksek ücret tahsil edebilirsiniz diyerek yenidoğan yoğun bakımlarını devraldıklarını ve buraların sürekli dolu kalmasını sağlayarak üst sınırdan SGK’dan ücret tahsil ettiklerini duyduk.”
Soruşturmayla beraber Fırat Sarı’nın sahibi olduğu Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketinde hasta danışmanı olarak görev yaptığı, anlaşmalı oldukları 11 özel hastanenin yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin sürekli dolu olmasını sağlayarak SGK’den yüksek miktarda ödemelerin alınmasını sağladığı ortaya çıktı.
Akabe Sağlık Tesisleri AŞ’ye ait özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri AŞ’ye ait Özel Avrupa Şafak Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri ve Yonca Sağlık Hizmetlerine bağlı Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ve Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Refik Arslan AŞ’ye bağlı Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Beymed AŞ’ye ait Özel Birinci Hastanesi, Doğamed AŞ’ye ait Özel Doğa Hospital Hastanesi, Reyap AŞ’ye ait Özel Reyap İstanbul Hastanesi ve Çorlu Reyap hastanesi, Ekip Sağlık AŞ’ye ait Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Esenler Güney Hastanesi ve Silivri Kolan Hastanesi şimdilik iddianaameye dahil edilen hastaneler.
(Evrensel)