Ömür Kuvvetli
Sayın Selahattin Demirtaş;
Her bir yüreğe ulaştırmaya çalıştığınız barış ve diyalog soluklarını, sonsuza kadar yaşayamayacağı gerçeğini unutan, akıbetlerini kendi elleri ile yazıp içinde bulundukları yanlışı, sizleri Yusufhane’de misafir olmaya mecbur ederek devam ettiren güruhun engelleme çabalarını üzüntü ile takip etmekteyim. Yaşadıklarınızı kalbimde hissederek, barış ve diyalog hayalleri kurduğum binlerce arkadaşım gibi ülkemi terk etme kaderimi sizlerle paylaşıyorum.
Mensubu olduğum unutturulmuş dilimin gelgitlerini, ruhumun kimliğinde yaşayarak yazıyorum.
Barışı, yaşadıkları mağaranın duvarlarına yansıyan gölgeler olarak addedip, korkak ve karanlık kalplerinin, ışık tayfları altında yok olacağı, kökü bir karışı geçmeyen, fikir çalılarını devralan, devrin devrimbazlarının unutturduğu dilimin güzelliğini, annelerin evlatlarına yaktığı ağıtların, henüz bulunamamış notalarının yüreğime vuruşlarında hissettim.
Anaların yaktığı ağıtları sevmem, merhametsizliğimden değil. Dilimin barış türkülerini daha önce duymayışımdan. Dinliyorum. Ve dinlediğim barış türkülerinde tülleniyor hayallerim.
Gökyüzünden bir damla kan düşüyor elime. Bölünüyor hayallerim.
Sevgilisinden ayrı düşmüş, gözü semalarda, Başak-ların saçlarını hür kanatlarıyla okşayacağı hür hülyaların sahibi, toprağa mahkum edilmiş, yürekleri özgürlük çarpan barış güvercinleri geliyor aklıma.
Hayallerimiz bir ve özgür.
Gökkubbeyi baştanbaşa kaplayan gökkuşaklarının el ele söylediği şarkılarla kafes kilitlerinin şakır şakır açıldığı sesleri işitiyoruz. Binlerce kuşun ılık meltemlerin esintisinde, yüzlerce farklı dilde aynı türküyü söylerken, yavruları için ağıt yakmadan, korkusuz ve hür, helozon halelerini gökyüzüne resmettiği günlerin yakınlığını, kökü aysbergleri delen bahar tomurcuklarının baş göstermiş filizlerinden görüyor ve seyrediyoruz.
Silahsız ve barutsuz Newroz ateşleri yakıyoruz. Başı olmadan, halka halka halaylar dönüyor etrafında. Çocuklar cıvıltılarla öğretiyor dillerini birbirlerine. Sofralar sorulmadan din ve kimliksiz kuruluyor. Bayramların anlamını yitirdiği, her gün ayrı bayram yaşanıyor köşe başlarında. Ve ağıtların soğuk sularına karıştığı Munzur Çayı, ülkemizin bütün pınarlarında zemzemlere karışıyor.
Fikirlerinizin hür olarak elden ele dolaştığı sokaklara aynı barış hayallerinin yağmur bulutları altında, tekrar özgürce Newroz halaylarında, bütün halklarla hale hale olmak için Yusufhane’den bir an önce çıkmanız ümidini taşıyor ve diliyorum. Saygı ve dualarımla.