2016 yılında “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için görevlerinden ihraç edilen akademisyenlerin başvurdukları Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu’ndan kararlar çıkmaya başladı.
Komisyon, şimdiye kadar 70’den fazla ihraç akademisyenin göreve dönmek için yaptığı başvuruyu reddetti.
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden ihraç edilen Dr. Egemen Cevahir, OHAL Komisyonu’nun mahkemelerin beraat ve AYM kararlarını gözardı ederek, bunların tersi yönde başvuruları reddetmesini siyasi bir kararı olarak değerlendiriyor.
Hakkındaki ret kararını ise şu sözlerle değerlendirdi Cevahir:
‘’Hakkımızda AYM’nin söz konusu bildiriyi ifade özgürlüğü olarak değerlendirmesi ve doğal olarak bu bildiriyi imzalamanın suç olmadığı kararının ötesinde; aynı bildiri imzacılarının çoğunluğunun ihraç edilmeyip doğal olarak üniversitelerde görevlerine devam etmesi ile beraber değerlendirdiğimizde OHAL komisyonunun kararına “hukuksal” bir anlam yüklemek zor oluyor. OHAL komisyonun hukuka uygun olarak bizi iade etmesi gerekirdi, ancak geldiğimiz “hukuksal boyutta” ret kararı vermesine şaşırmadım. ‘’
‘Barış Bildirisi’ imzacılarından Dr. Egemen Cevahir’in OHAL Komisyonu’nun işlevi konusunda da eleştirileri var.
‘’OHAL komisyonu, haksız ve hukuksuz şekilde kamudan ihraç olanların önünde “hukuksal” bir aşama olarak duran hukuki olarak “mış” gibi yapan bir oyalama komisyonudur.\_Bu zamansal oyalamanın kendisi başlı başına bir “cezalandırma mekanizmasına” dönüşmüş durumda. Düşünün ben yaklaşık 5 sene önce ihraç olmuşum (7 Şubat 2017’de), imzacı olup doğal olarak ihraç olmayan onca akademisyenin yayında, haksız yere ihraç olmuşum, hakkımdaki davadan beraat etmişim, 2 yıl önce verilen AYM kararı da keza lehimize buna rağmen, OHAL komisyonu senelerce beni oyalıyor ve sonunda ret kararı veriyor. Tüm bunları yan yaya koyduğumuzda bu komisyonun işlevinin ve tarafının ne olduğu apaçık ortadadır.’’
”Bugünlerde kendi kendime “Geç de olsa döneceğiz” diyorum…”
Beş yıl önce mesleğinden ihraç edilen Dr. Egemen Cevahir, OHAL Komisyonu kararı sonrasında en azından Türkiye’deki iç hukuk sürecini başlatabileceklerini ifade ediyor.
Sırasıyla İdare Mahkeme, Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay, AYM’ye üyesi olduğu Eğitim-Sen’in hukuksal desteği ile başvuracağını belirten Cevahir, eğer buralardan da bir sonuç alamazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğini dile getiriyor.
‘’İhraç edildiğimiz ilk zamanlar da “Er ya da geç döneceğiz!” diyorduk, üzerinden yaklaşık olarak 5 sene geçti, bugünlerde kendi kendime “Geç de olsa döneceğiz” diyorum. Bizlerin ihracı siyasi iktidarın akademide kendisi için dikensiz gül bahçesi yaratma projesinin bir parçası gibi görünüyor. Bizlerin ihracını; emekten, toplumdan, barıştan ve doğadan yana olanların akademiden tasfiyesi edilme çabalarının bir ürünü ya da sonucu olarak değerlendirebiliriz, ya da eleştirel akademik sesleri kısma girişimi olarak da değerlendiririz…’’
OHAL Komisyonu’nun bir mahkeme gibi hareket ederek insanların hayatlarına dair belirleyici kararlar verdiğini dile getiren Yapıştıran, “Komisyon tamamıyla ulusal ve uluslararası tepkileri bir süre dizginlemek için iktidarın politik amaçlarına hizmet eden bir görevi ifa ediyor’’ diyor.
“Nitekim red verdiği kararlar sonrası mahkemelere başvuranlara verilen duruşma sürelerin iki yıldan az olmaması tam bir hukuk fiyaskosudur. İncelediği dosyalarda kurum kanaati, amir kanaati gibi hiçbir hukuki karşılığı olmayan argümanları delil olarak kullanmaları, mevcut siyasi atmosferde bu kanaatlerin taraflı bir tutum ile değerlendirildiği çıkan sonuçlardan anlaşılıyor zaten. ‘”
”Barış bildirisi reaksiyonunun iktidarda yarattığı öfke hâlâ dinmedi…”
“OHAL Komisyonu’nun hakkımdaki ret kararını hem bekliyordum hem de beklemiyordum’’ diyen Yapıştıran, gerekçelerini şöyle açıklıyor :
‘’Beklemiyordum çünkü, ihraç sebeplerimizin YÖK’ün isteği, bazı rektörlerin işgüzarlığıyla açılan soruşturmalarda; sadece barış bildirisine attığımız imzalar olduğunu bunun dışında herhangi bir iddia olmadığını biliyoruz ve bu iddialara AYM ifade özgürlüğü bağlamında beraat kararları ile yanıt vermişti. Ret kararını bekliyordum çünkü, Barış bildirisi reaksiyonunun iktidarda yarattığı öfkenin hâlâ dinmediği; KHK’lılar, Kürtler, emekçiler ve sol-muhalif kesime yönelik süregelen hukuksuz uygulamalarından dolayı da ret gelebileceği de beklentim arasındaydı.’’
”OHAL Komisyonu süreci hukuksal anlamda işletmiyor…”
Yaklaşık 5 yıldır süren bekleyişin sonunda, Barış Akademisyenlerinin dosyalarının son ana kadar değerlendirilmemesini ise “Akademik rehine olarak kenarda tutulduğumuzu gösteriyor” sözleriyle ifade ediyor Barış imzacısı Cihan Yapıştıran.
‘’OHAL Komisyonu’nun misyonunu şöyle tarif edebilirim; siyasi iktidarın sivil ölüme mahkum ettiği KHK’lıları oyalama ve göstermelik bir ara hukuki! birim olarak rolünü oynamasıdır. Haliyle komisyonun bu siyasal pozisyon alma durumu, AYM’nin beraat kararlarına da bir kılıf uydurarak, ki daha ret gerekçelerini bilmiyoruz, bu süreci hukuksal anlamda işletmediğini gösteriyor.’’
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” metninin önemine değinen ihraç akademisyen Cihan Yapıştıran, bu süreçte “Barış akademisyenlerine karşı yapılan muameleyi, iktidarın şiddet politikalarına itiraz edebilecek diğer aktörlere de gözdağı vermek” olarak okuyorum diyor.
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” metninin ülkenin içinde bulunduğu şiddet sarmalına es verebilecek kadar etkisi olan bir itiraz olduğu, cumhurbaşkanı ve iktidar kanadının çok büyük tepkisinden de anlaşılmış oldu. Bu yönüyle ülkenin iç barışının tehlikede olduğunu gören, sorunun çözümü için elini, bedenini taşın altına koymaya hazır olduğunu beyan eden pek çok değerli akademisyen “terörist” olmakla itham edildi. Kürt Sorununun çözümünde önemli bir aşamaya gelinmişken, sürecin bozulması barışı teşvik eden aktörlerin sesinin kısılmasına da neden olmuştur. Bilim insanlarının toplumsal meselelerde, toplumun refahı, ülkenin iç barışını sağlamak için söz söyleme sorumluluğu olduğuna inanmaktayım. Bu nedenle düşün dünyasının, akademik tecrübenin de gelecekte toplumsal barışın inşasında rolünün lanetlenmesini değil, desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.’’
Hukukçu Altıparmak: ”Anayasa Mahkemesi’nin kararı OHAL Komisyonu’nu bağlar”
OHAL Komisyonu’nun AYM kararlarını tanımıyorum demesinin mümkün olmadığını ifade eden Avukat Kerem Altıparmak, kararın Anayasa Mahkemesi’ne aykırı olduğunun altını çiziyor.
”Anayasa Mahkemesi, Barış Akademisyenleri ile ilgili karar verirken adlice onların ceza davası ile ilgili bir karar vermedi. Orada kullanılan ifadenin ‘akademik özgürlük’ olduğunu saptadı. Yani AYM’nin ihlal bulmasının en önemli sebeplerinden biri akademisyenlerin doğrudan kendi çalışmadıkları alanda kendilerini ifade etmeleri de akademik özgürlük olduğuydu. Bu şu anlama gelir, eğer akademik özgürlük alanı içerisindeyse hiç bir yaptırım uygulayamazsınız. Ceza ve İdari yaptırım uygulayamadığınız gibi ihraç da edemezsiniz. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararı OHAL Komisyonu’nu bağlayıcı bir karardır. Gerekçesini henüz görmedik ama buna yönelik bir gerekçe üretilmesi de mümkün değil zaten. Komisyon, ben AYM’yi tanımıyorum diyemez. Eğer bu arkadaşlarla ilgili başka bir şey koymadılarsa dosyaya, sadece imza metninden dolayı bu yönde verilen her karar Anayasa Mahkemesi’ne aykırıdır.”
AİHM, 10 Ocak’a kadar savunma istiyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 10 Ocak’a kadar Türkiye’den savunma istediğini söyleyen Altıparmak, OHAL Komisyonu kararları ile hükümet iç hukuk yollarının işlediğini göstermeye çalışıyor dedi.
”83 akademisyen, ‘OHAL Komisyonu’nun etkili bir hukuk yolu olmadığı’ gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu. Şimdi Mahkeme, hükümetten 10 Ocak’a kadar savunma istiyor. Hükümet OHAL Komisyonu’nun bu kararlarıyla iç hukuk yolları işliyor demeye getiriyor. Biz başvuruda da söyledik. Toplamda 15 seneyi bulacak bir süreç ki bu da onu doğruluyor. 4-5 yılda Komisyon’dan karar çıkıyorsa buna üç derece İdari Yargı ve Anayasayı eklediğinizde 15 eder. Beş yıl geçmiş ortada bir karar yok. Biz hükümetin 10 Ocak’ta bir cevabını görelim. O zaman nasıl bir cevap yazacağımıza karar vereceğiz. Ama tabi ki argümanımız; üzerinden beş yıl geçtikten sonra neden en sona bırakıldığını açıklayacak hiç bir gerekçe olmadan verilen OHAL Komisyonu kararı yeterli olmayacağı yönünde olacak.”
CHP Milletvekili Kaboğlu’nun OHAL Komisyonu kararlarının araştırılması önergesi reddedildi
Kamuoyunda ‘barış akademisyenleri’ olarak bilinen başvurucuların başvurularıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu ihlal kararına rağmen, OHAL Komisyonu’nun ret kararları ile ilgili de CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu da Meclis Araştırma Önergesi verdi.
Barış Akademisyenleri, OHAL araçsallaştırılarak OHAL KHK’leri ile üniversitelerden uzaklaştırıldılar diyen Prof. Dr. Kaboğlu, Meclis çatısında bir komisyonun kurulmasını ve OHAL Komisyonu’nun çalışmalarının ve kararlarının incelenmesini istedi.
Komisyon, verdiği kararlar ile adeta mahkemeler üstü ve paralel fiili bir yapı gibi hareket ediyor diyen Anayasa Komisyonu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu, ‘’OHALİİK’in kendini devlet üstü bir yere konumlandırmış, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkını sıfırlamıştır’’ ifadelerini kullandı.
CHP Milletvekili Prof. Dr. Kaboğlu’nun OHAL Komisyonu kararlarının araştırılması önergesi reddedildi… (euronews)