CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu KRT Televizyonu’ndan yayınlanan Stüdyo Ankara programında kadın gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Nergis Demirkaya ve Yıldız Yazıcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasını talep eden açıklaması ve Yargıtay’ın inceleme başlatmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Evde karamsar hava, sokakta karamsar hava, siyasete karamsar hava. Asarım keserimle, yok ederim, niye konuşuyorsunuz diye başlıyor, tweet attığınız zaman polis harekete geçiyor gözaltına alınıyorsunuz, tutuklanıyorsunuz. Uzun süre hapiste kalıyor hatta canları istediği zaman savcılığa talimat veriyor aylarca, yıllarca iddianame hazırlanmıyor. İnsanlar yıllarca hapiste kalıyor. Türkiye’nin böyle bir tablodan çıkması lazım. Çıkarsak bundan en çok kadınlar yararlanacak.
DAMAT NEREDE KAMPANYASI
(Damat nerede kampanyası) Toplum soruyor damat nerede? Bunu espriyle yapmaya çalıştık, damat “Bana nasıl bu soruları sorarsınız” diye davalar açmaya başladı. Bakın Allah aşkına espriden anlamayan bir kişinin devleti ya da herhangi bir yeri yönetme şansı yoktur zaten. Kadını, yaşlısı, ağacı, genci, doğası var. Bütün bunlara baktığınızda geniş çevreyi göremiyorsanız espriden de anlamazsınız, nükteden de anlamazsınız, hayattan da zevk alamazsınız. ‘Sadece benim doğrularım var ve herkes bu doğruları kabul etmek zorunda.’ Toplumu dar bir çerçevenin içerisine koyamazsınız.
Ben Erdoğan’ın belli bir konuda derinlemesine düşünüp analiz ettiğine inanmıyorum. Bugüne kadar da hiç inanmadım. Erdoğan malum promterdan konuşmasını yapıyor. Niye yapıyor diye eleştirmiyorum. Ama önüne konulan metni sadece okur, içeriğine fazla bakmaz. İnsan Hakları Eylem Planı zaten daha önce Avrupa Birliği’nin çalışma yapılmasını istediği, çalışmanın yapıldığını, Erdoğan’ın da önüne konulduğu zaman çıkıp okuduğunu biliyoruz. İçeriğine baktığınız zaman Erdoğan okuduğu metnin içeriğine katılıyor mu? Katılmıyor. Neden? Çünkü uygulamaları var.
ERDOĞAN’IN KADIN ÖRGÜTLERİYLE GÖRÜŞME YAPMASINI İSTERDİM
Sosyal medyadan yapılan açıklamalarla insanların tutuklanması, hapse atılması, ev hapsine alınması gibi pek çok uygulama var. İnsan hakları diyorsunuz, insanların düşünce haklarını sınırlıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz medya üzerinde her türlü baskıyı yapıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz bugün çok sayıda gazeteci iş bulamaz durumda. İnsan hakları diyorsunuz kadın cinayetleri var. Bununla ilgili hükümetin aldığı herhangi bir önlem yok. Ben bilmiyorum en azından. Kaldı ki kadınlar bizim ülkemizde ciddi bir örgütlenme süreci başlattılar. 306 kadın örgütü var. Türkiye Cumhuriyeti’nde 306 kadın örgütünün olması olağanüstü bir şey. Bunlarla ben Zoom üzerinden görüşme de yaptım. Taleplerini de değerlendirdik. Ben isterdim Erdoğan 306 kadın örgütünden Zoom üzerinden bir görüşme yapsa. Kadınlar düşüncelerini aktarabilseler.
DEMİRTAŞ’IN, KAVALA’NIN DERHAL BIRAKILMASI LAZIM
(İnsan Hakları Eylem Planı’nda samimiyet görmeniz için hangi adımlar atılmalı) Cumhurbaşkanına hakaret diye açılan davaların tamamından vazgeçilmesi lazım. AİHM kararlarının derhal uygulanması lazım. Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın derhal bırakılması lazım. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan yargıçların derhal görevden alınması lazım. Bunlar yargıç değildir. Bunlar siyasi otoritenin talimatını yerine getirdiler. Erdoğan samimiyse o talimatı veren ve Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan o yargıçların yargının tamamen dışına çıkarılması lazım. Birkaç böyle güzel davranışlar yaparsa biz de samimi olarak adımlar atılıyor der inanmış oluruz.
BAHÇELİ, ERDOĞAN’I TESLİM ALMIŞ DURUMDA
Bahçeli Erdoğan’ı teslim almış durumda. Erdoğan kendi koltuğundan korkuyor ama koltuğunu korumak için tek dayandığı kişi Sayın Bahçeli. Bahçeli’nin “AYM kapatılsın” demesi ve Erdoğan’ın bu konuda hiçbir yorum yapmaması ilginç. Erdoğan’ın AYM’nin kapatılması asla söz konusu olamaz demesi gerekir. En azından partinin sözcüleri böyle bir açıklama yapabilir. Bu açıklama gelmedi, ben duymadım en azından.
Bahçeli’nin Osman Kavala ile ilgili Selahattin Demirtaş ile ilgili çok sert söylemleri var. Bunlar kesinlikle içeride kalmalı diye açıklamaları var. AİHM kararları ne demek biz asla uygulamayız. AYM kararları zaten AYM’nin kapatılmasına kadar getirildi… Dolayısıyla Cumhur İttifakı bir düşünce ittifakı değil. Bir koltuğun korunmasına yönelik olarak hazırlanan ya da bir araya gelen bir ittifak. Erdoğan’ın koltuğu korunmalı ve Erdoğan burada kalmalı. Hatta Erdoğan burada kalırken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin daha da güçlendirilmesini istiyor Bahçeli. Söylemlerde farklılık olmakla beraber olay bir koltuğun korunmasına yönelik bir olay. Öyle değerlendiriyorum.
İKTİDAR KENDİSİNE OY VERMEYEN BÜTÜN KÜRTLERİ CEZALANDIRMAK İSTİYOR
Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyor, insanları tutukluyor, hapse atıyorsunuz, kayyımlar atıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor. Siz nasıl bana oy vermezsiniz, nasıl başka bir partiye oy verirsiniz! Muhafazakar Kürtler de buna karşı. Biz de bu ülkenin asli unsurlarıyız. Biz de bu ülkede yaşıyoruz. Ankara’da, Diyarbakır’da, Rize’de, Trabzon’da her yerde biz de varız. Milli Kurtuluş Savaşı’nı beraber yaptık. Bu ülkenin bağımsızlığı için birlikte mücadele ettik. Çanakkale’de de biz varız, neden bizi cezalandırıyorsunuz! Tabii Kürtler de haklı olarak böyle bir tepki gösteriyorlar.
PARTİ KAPATARAK HİÇBİR ŞEY ELDE ETMEDİK
Samimi inancım şu: Bahçeli kesinlikle HDP’nin kapatılmasını istiyor. Ama gördüğüm, anladığım kadarıyla ve gelen bilgiler AK Parti’nin bu kadar sert bir çıkışın doğru olmadığı yönünde düşüncesi var. Bu grup başkanvekillerince de parti sözcülerince de bir şekilde ifade ediliyor. Biz parti kapatarak ne elde ettik bugüne kadar. Hiçbir şey elde edemedik. Parti kapatarak Türkiye’ye daha modern, daha güçlü demokrasi mi getirdik, hayır. O parti kendisi oy alamıyorsa yok olup gider zaten. Siyasi partiler tarihine baktığınızda 100’lerce siyasi parti kurulmuş, belli zaman diliminde yok olup gitmiştir. HDP de görevini yapmaz, başarılı olmazsa o da bir süre sonra yok olacaktır.
Sayın Bahçeli ne kadar bastırır, yüzde 10 seçim barajı yüzde 7’ye insin mi inmesin mi, ne kadar Erdoğan’ı ikna edebilir bilmiyorum. Ama dar bölgenin MHP’nin aleyhine olacağını herhalde MHP de çok iyi biliyor. Dolayısıyla ben seçim yasasında ciddi bir değişiklik olacağı kanısında değilim. Erdoğan var olan sistemle gidecektir. Biz seçim barajının makul bir düzeye indirilmesini isteriz. Hatta yüzde 1 oy alan partinin genel başkanının da Meclis’e gelmesini isteriz. Ama Erdoğan darbe hukukuna sığınmış vaziyette. O darbe hukukunun getirdiği seçim yasasını aynen uygulayacaktır diye bir düşüncem var.
TÜRKİYE’NİN GÜÇ BİRLİĞİNE İHTİYACI VAR
Hem demokrasiden söz edip hem de yeni partiler kurulduğu zaman onlara karşı çıkmak samimi olmadığınızı gösterir. Benim şahsi kanaatim bir insan partinin içinde beklediğini bulamıyorsa ayrılır kendi partisini kurar herhangi bir sorun yok. Ama ülkenin geleceği konusunda sorumluluk hisseden herkesin oturup düşünmesi gerekiyor. Parti kurmanın tamamen dışında. Sade vatandaş ya da siyasetçi olarak oturup düşünmemiz gerekiyor. Türkiye siyaseten otoriter bir yapı içinde. İnsanlar nefes alamaz, gazeteciler yazamaz durumda. Türkiye’nin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Bu demokratikleşme sürecinin yerel yönetimlerle başlayan adımları var. Erken olmayacaksa 2023’te atılacak ikinci adım var. Türkiye’nin demokratikleşmeye, güç birliğine ihtiyacı var. Ayrışmaya değil, bölünmeye değil, ayrı partiler kurmaya değil, demokrasiden yana iseler demokrasiyi savunuyorlarsa o çerçevede hareket edilmesi gerektiğine inanan birisiyim.
MİLLET İTTİFAKI’NI AYRIŞTIRMAK İSTİYORLAR
Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ile oynuyor. Devletin içindeki bütün kurumları harekete geçirmiş vaziyette. Gerek mali, gerek diğer açılardan her türlü destekler bir şekilde veriliyor, burayı nasıl dağıtabiliriz, nasıl bölebiliriz, nasıl ayrıştırabiliriz, nasıl birbirlerine rakip-kavga eder hale getirebiliriz diye. Vatandaş o kadar bilinçli ki, demokrasiye o kadar susamış ki, “ne yaparlarsa yapsınlar sandığa gideceğiz biz bunları değiştireceğiz” diyorlar. Bu bizim tarihimizde, belki dünya tarihinde bir ilk. 2023’te 6 milyon 300 bin genç ilk kez oy kullanacak. Bunlar sandığa gidecekler ve bu ülkeye gerçek anlamda oylarıyla demokrasiyi getirecekler. Bizim Z kuşağı dediğimiz gençler gerçekten Türkiye’nin geleceği açısından en kritik ve en önemli hamleyi yapmış olacaklar 2023’te.
MUHALEFET PARTİLERİ İLKELER ÜZERİNDE ANLAŞMALI
Seçim döneminde kurulan Millet İttifakı’nda 4 parti var. Ondan sonra yeni partiler kuruldu. Gelecek Partisi, DEVA Partisi var. Biz demokrasi istiyoruz ama demokrasinin iskeleti ne olacak? Bunu güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak dillendiriyoruz. İttifakın içinde olmayan DEVA Partisi de Gelecek Partisi de güçlendirilmiş parlamenter sistem olmalı diyor… Şimdi bu çalışmayı tüm partiler yapıyor. Önce ilkeler üzerinde anlaşmamız lazım. Bu ilkeler netleştikten sonra da belki bir metin hazırlanır, bütün partiler evet biz bu ilkelere uyuyoruz der. Vatandaş şunu görecek: Biz Millet İttifakı olarak bir araya geldik, millete neyi vaat ediyoruz ve bu vaatleri nasıl gerçekleştireceğiz. Bir de gayet samimi bir şekilde uygulanabilir bir takvim vermemiz gerekiyor. O takvim içinde şu süre içinde Türkiye’yi gerçek anlamda bölgenin yıldızı yapacağız, demokrasiyi getireceğiz.
BİR PARTİNİN DEĞİL DEMOKRASİNİN KAZANMASINI İSTİYORUZ
Çok farklı siyasi görüşü olan partiler bir araya gelip demokrasi konusunda uzlaşıyoruz. Bundan güzel bir şey yok. Benim kafamdaki düşünce bu. Diğer siyasi parti liderleriyle de paylaştım. Onlar da aşağı yukarı aynı görüşteler. Çalışmalar devam ediyor. Vaktimiz var. Böyle iki ayağı bir papuca sıkıştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Daha sağlıklı, daha sakin, daha samimi oturup konuşmamız lazım. Çünkü Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin topluma karşı sorumlulukları var. Biz bir partinin kazanmasından çok demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Demokrasi kazandığı zaman zaten hepimiz güçlü olacağız. Hepimiz oturup kendi düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edeceğiz.