Yaşları 3 ila 12 arasında değişen 7 çocuğun anne ve babalarıyla birlikte can verdiği Vartinis Katliamı’nın üzerinden 27 yıl geçti. Hafızalara kazınan olayın tanıkları, askerlerin evlerinden çıkmalarına dahi izin vermediği günde yaşananları anlattı.
SEN ERMENİ’SİN
Yakılan Nasır’ın akrabası Remzi Öğüt, olayın yaşandığı gün Gölyazı Karakol Komutanı’nın Vartinis’e geldiklerini ve kendilerini tehdit ettiğini söyledi. Komutanın sürekli Vartinis’i ateşe vereceği tehditlerinde bulunduğunu kaydeden Öğüt, yaşananlara dair şunları söyledi: “Komutanın ‘bu akşam köyü ateşe vereceğim’ tehdidi sonrası o gece birçok kişi köyü (Vartinis) terk etti.
Akşam saatlerine doğru askerler tüm köyün etrafını sarmış ve kimsenin evden çıkmasına da izin vermiyorlardı. Silah sesleri yükselmeye başladı. Askerler ve korucular birlikteydiler ve o akşam evi ateşe verdiler.
Nasır’ın evi ile bizim evimiz yan yanaydı. Ev ateşe verilirken yardım için gitmeye çalıştık ama izin vermediler. Nasır ve çocuklarının sesleri uzaktan geliyordu. Onlar yanan evden sağ çıksınlar diye dua ediyorduk. Dışarıya çıkmak istedim. Askerler beni tuttu ve burnumu kırdılar. Beni dövenler özel harekatçıydı ve bana ‘Sen Ermeni’sin’ dediler. Daha sonra beni ve köylüleri belediyenin önüne doğru götürdüler. Belediyeyi de yakmışlardı. Daha sonra gelerek cenazeleri çıkardık.”
“Gövdelerine bakarak kimin küçük ve büyük olduğunu anlamaya çalışıyorduk” diyen Öğüt, beldede yaşanan çatışmanın olaya bahane edildiğini kaydetti. Öğüt, sonrasında yaşanan yargı sürecine de değinerek, “Hakkaniyetli bir karar verilmedi. O insanları yakanlar ceza almadı. Üstüne, davayı buradan alıp Kırıkkale’ye gönderdiler. Oraya da gittik ama bir şey çıkmadı. Yaşananlar bir soykırımdı” diye devam etti.
CENAZELERİ TORBALARA KOYARAK GÖMDÜK
O dönem yaşananları anlatan Gule Yappaz, ev yakıldığı sırada dışarıya çıkarak, müdahale etmeye çalıştıklarını ancak engellendiklerini dile getirdi. “Ev ve ahırın içerisinde kalan insan ve hayvanların bağırışları geliyordu.” Yanmakta olan çocukların evden çıkarılması için çabalarının da askerler tarafından engellendiğini söyledi.
Yappaz, o gün yaşananları şu sözlerle anlattı: “Çocukları kurtarmaya çalışırken, beni döverek torunlarımın evine soktular. Yine küçük oğlum yardıma giderken askerler tarafından darp edildi. Bize engel olduklarında ise, ‘niye ağlıyorsunuz’ diyorlardı. Ben de ‘niye ağlamayayım içimiz yanıyor’ dedim. Olayı duyan yangının olduğu yere geldi. Kalabalık artıkça askerler yukarı tarafa çekilmek zorunda kaldı. İçerdekiler ise çoktan yanmıştı. Kalabalık içerde yanan cenazeleri çıkardı. Babaları Nasır’ı çıkardıklarında ise bedeni hala yanıyordu. Vücutları o kadar yanmıştı ki bedenini yıkamadık. O şekilde cenazeleri torbalara koyarak gömdük .”
Yananlar arasında küçük çocukların da olduğunu anımsatan Yappaz, “Acılarımızı yaşamamızı bile izin vermediler. Ağlamamıza bile izin vermiyorlardı. Cenazeler o kadar içerde yanmıştı ki hepsi kömüre dönmüştü. Birisi daha annesinin karnındaydı. Doğmadan yanarak can verdi.”
Muş’un Korkut ilçesine bağlı Vartinis Beldesi’nde 3 Ekim 1993 tarihinde, “örgüte yardım ettikleri” iddiasıyla evlerinin ateşe verilmesi sonucu Nasır ve Eşref Öğüt çifti, en büyüğü 12, en küçüğü ise henüz 3 yaşında olan 7 çocukları ile birlikte can vermişti. Evden sağ kurtulan tek kişi olan Aysel Öğüt, daha sonra olaya ilişkin suç duyurunda bulunmuştu.