Çağlayan Adliyesi’nin önünde 6 Şubat’ta gerçekleşen saldırının ardından Grup Yorum üyeleri Rezzan Şengül ve Vedat Doğan, “örgüt üyeliği” iddiasıyla gözaltına alınıp, tutuklandı. Savcılık tarafından Şengül ve Doğan için hazırlanan iki ayrı iddianamede Çağlayan saldırısına dair herhangi bir suçlama bulunmazken, suçlamalara gerekçe Grup Yorum’un çalışmaları olarak gösterildi. Tutuklanmalarının ardından Marmara (Silivri) Cezaevi’ne gönderilen Şengül ve Doğan, yaklaşık 1 ay sonra Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edildi.
Sevklerinin ardından Şengül ve Doğan tutuldukları yüksek güvenlikle cezaevinde, Y,S,R tipi cezaevlerinin kapatılması ve kendileri ile arkadaşlarının ailelerine yakın yerdeki cezaevlerine sevklerinin yapılması talebiyle açlık grevine başladı. Şengül’ün açlık grevi 180’inci, Doğan’ın ise 175’inci gününe girdi.
Şengül’ün ilk duruşması 26 Eylül’de Çağlayan Adliyesi 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Doğan’ın ilk duruşması ise 16 Ekim’de Bakırköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Grup Yorum üyesi Şura Başer, tutsakların durumuna dair Mezopotamya Ajansı’na konuştu.
Arkadaşlarına destek olmak için 27 gündür açlık grevinde olduğunu vurgulayan Başer, “Kuyu tipi” olarak nitelendirdikleri yüksek güvenlikli cezaevlerinin tutsakları ölüme mahkum eden yerler olduğunun altını çizdi. Başer, “Bu hapishanelerde normal hapishanelerin aksine 12 ile 13 metre yüksekliği olan duvarlar var. Havalandırma saatinin 1 ile 2 saatle kısıtlandığı, yanında kimsenin olmadığı, tek başına tutulduğun yerler. Hava alamıyorsun, güneş yok, çamaşır yıkadığında bunu asacağın yer yok, insan yok, mektupların engelleniyor” ifadelerini kullanarak, yaşam koşullarının zor olduğunu vurguladı.
‘İKİ SANATÇI ÖLMEK ÜZERE’
Arkadaşlarının meşru ve karşılanabilir taleplerle açlık grevine başladığına ifade eden Başer, “Bu kuyu tipi hapishaneler kapatılsın talebiyle başlayan bir direniş. Ve biz kuyu tipi hapishanelerden ailelerimize yakın arkadaşlarımızın bulunduğu bir hapishaneye sevk olmak istiyoruz diyorlar. Bu taleple direnen devrimciler ve yine emekçilerimizden de direnip kazananlar oldu, talepler karşılandı. Yine aynı şey yapılmalı, sevk edilmeliler. Ama geciktiriliyor, yapılmıyor, engelleniyor. Bugün Vedat 175’inci gününde, Rezzan 180’inci gününde. Bu günler artık şunu gösteriyor bize; durum kritikleşti, artık bir şeyler yapılmazsa arkadaşlarımız ölecek. İki sanatçı bugün ölmek üzere. Ve biz onların sesini duyurmaya çalışıyoruz. Onların taleplerinin karşılanmasını istiyoruz” diye belirtti.
‘38 KİLOYA DÜŞTÜLER’
Açlık grevindeki tutsakların cezaevinde yoğun baskılarla karşılaştıklarını ve sağlık durumlarının kritik aşamaya geçtiğini belirten Başer, “Artık kritik aşamaya geldik, sağlık durumlarının tamamen kötüleşmesi ve kalıcı sağlık sorunlarının başlaması anlamına geliyor. Ayaklarında uyuşma, dizlerinde ve bacaklarında hissizlik var. Çok yoğun kas ağrıları yaşıyorlar. Açlık grevindeki insanlar su, şeker, limon tüketir. Sürekli çürük limon verildiği ve bunları tüketmek zorunda kaldıkları için mide rahatsızlıkları oluyor. Kalp çarpıntıları, kalp ağrıları ve görme noktasında sorunlar oluyor. Hücre yaşamı yoruyor, ikisi de tek başına, bir arada da kalamıyorlar. 10 dakika bile ayakta duramayacak kadar kötü durumdalar. Bir limon sıkamıyorlar, dişlerini fırçalayamıyorlar, kendi kişisel ihtiyaçlarını şu an kendileri karşılayamıyorlar. Vedat’ın sol kulağında işitme kaybı var ve yüz kasları fazla eridiği için mimiklerini oynatamıyor. Oturmakta, kalkmakta, sabit durmakta genel olarak çok zorlanıyorlar. Ve bugün 38 kiloya düşmüş durumdalar hatta şu an biraz daha düşmüş olabilirler” şeklinde ifade etti.
İLK DURUŞMA TARİHLERİ
Duruşma tarihlerine ilişkin bilgi veren Başer, “Rezzan Şengül’ün 26 Eylül saat 10.40’ta Çağlayan Adliyesi’nde 25’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde; Vedat Doğan’ın da 16 Ekim’de Bakırköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 14.00’te duruşması var. Herkesi, tüm aydınları, milletvekillerini, sanatçıları, tüm halkımızı çağırıyoruz. Rezan Şengül’ü, Vedat Doğan’ı, Grup Yorum’u sahiplenmeye çağırıyoruz. Arkadaşlarımız bugün ölmek üzere ve biz onların yaşamasını, yaşatılmasını istiyoruz” dedi.