Dünyanın en büyük sodalı gölü, Türkiye’nin ise en büyük gölü olan Van Gölü, küresel iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine baÄŸlı olarak kuraklık nedeniyle alan kaybetmeye devam ediyor. Dalış turizmi için de büyük önem taşıyan gölde, dünyanın en büyük mikrobiyalitleri göl suyunun çekilmesiyle birlikte gün yüzüne çıktı. Van Yüzüncü Yıl Ãœniversitesi Su Ãœrünleri Fakültesi Dr. Öğretim Ãœyesi Mustafa AkkuÅŸ, çekilmeyle birlikte gölün kalbindeki sırlardan birine ÅŸahitlik ettiklerini belirterek, “GeçmiÅŸte su altında kalan yerlerde, mikrobiyalit tarlasının ortayı çıktığını görüyoruz” dedi.
Küresel iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine baÄŸlı kuraklık nedeniyle 3 bin 712 kilometrekarelik alanıyla dünyanın en büyük sodalı gölü, Türkiye’nin ise en büyük gölü olma özelliÄŸine sahip Van Gölü, küçülmeye devam ediyor.
En belirgin çekilme ise su derinliğinin diğer kıyılara oranla daha az olduğu Erciş ilçesinin sahillerinde gözleniyor.
Daha önce göl suları altında olan yüzlerce dönüm alan gün yüzüne çıkarken, yaban kuÅŸların konaklama alanları olan birçok sazlık da kurudu. Ä°lçenin giriÅŸindeki Sahil Kent Mahallesi’nde daha önce su altında olan ve dalış turizmi için büyük önem taşıyan mikrobiyalitler de göl suyunun çekilmesiyle birlikte artık görünür hale geldi.
Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş. Çekilmeyle birlikte gölün kalbindeki sırlardan birine şahitlik etmeye başladıklarını söyledi.
Van Gölü’ndeki ekstrem su kalitesinin, mikrobiyalit denilen özel yapıların oluÅŸmasına sebebiyet verdiÄŸini anlatan AkkuÅŸ, “Göl tabanındaki çatlaklardan, kalsiyumca zengin tatlı sularla, göl suyundaki soda ve karbonat birleÅŸip çökelmeye baÅŸlıyor ve buradaki siyanobakteriler faaliyetiyle beraber mikrobiyalit denilen yapılar ortaya çıkıyor. Van Gölü 1650 metre yukarıda. Yani geçmiÅŸ uygarlıklar Van Gölü’nü gördüğü zaman hep deniz olarak kabul etmiÅŸler. Çünkü biz göl dediÄŸimiz zaman kıyısında durup dört bir yanını görebileceÄŸimiz bir su kütlesi hayal ederiz. Ama Van Gölü Marmara Denizi’nin üçte biri büyüklüğünde, devasa bir su kütlesi. GeçmiÅŸ uygarlıklar ve günümüzdeki insanlar Van Gölü’nün kalbinde her zaman bir sır barındırdığına inanmışlar. Bu sır kimi zaman develer yükü altın olmuÅŸ, kimi zaman Van Gölü canavarı olarak ortaya çıkmış. Ama bugünlerde Van Gölü’nün çekilmesiyle beraber Van Gölü’nün kalbindeki sırlardan birine ÅŸahitlik ediyoruz. ” dedi.
Normalde görmek mümkün değil
Çok uzun yıllar sonucunda mikrobiyalitlerin oluştuğunu ifade eden Dr. Akkuş, şöyle konuştu:
“Her bir mikrobiyalitin oluÅŸumu onlarca, yüzlerce yıl sürüyor. Ve Van Gölü’nün kalbinde ortaya çıkan bu mikrobiyalitler aslında bu bölgenin geçmiÅŸini, tarihini saklıyor. Mikrobiyalitleri normalde görmemiz mümkün deÄŸil. Çünkü mikrobiyalitler suyun altında. Ama Van Gölü geri çekildiÄŸi zaman adeta baÄŸrına basmış olduÄŸu bu gizemi bu sırrı bizlere sunuyor. Mikrobiyalitler 30-40 metreden, 30 santimle 1 metre arasında deÄŸiÅŸen farklı boylara sahip. Åžu anda bulunduÄŸumuz yerde adeta küçücük bir ÅŸehrin içerisinde geziyormuÅŸ gibi kendinizi hissediyorsunuz. Gökdelenler, iÅŸ merkezleri gibi adeta bir ÅŸehri minyatür hale getirip burada önümüze serdik. Tabii Van Gölü, tarihi boyunca hep yükselip alçalmış. GeçmiÅŸte su altında kalan yerler bugün tarım alanı olarak kullanılmaya baÅŸlanıyor. Ama ÅŸunu her zaman aklımızda tutmamız lazım, göl verdiÄŸini bir gün mutlaka geri alır.” (DHA)